Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1041
Teknoloji Bağımlılığı
"Ticari Kaygılar Çocukları Korumanın Önüne Geçiyor"
Tüm insanlığı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi sosyal hayatın kesintiye uğraması anlamında özellikle çocukları etkiledi. Oyun ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü okulda teneffüslerde arkadaşlarıyla veya parklarda, bahçelerde geçiren çocuklar pandemi nedeniyle evlerinde kalırken dijital oyunlara daha fazla yöneldiler. Yapılan bir anket, pandemi öncesine göre çocuklarda ekran süresinin yüzde 500 arttığını gösterirken, bu durum çocuklardaki oyun bağımlılığı tehlikesinin de hızla artırıyor. Peki, anne-babalar oyun bağımlılığını önlemek için neler yapabilir? Klinik Psikolog Eren Murat Dinçer konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
Koronavirüs pandemisi nedeniyle uzayan evde kalma süresi çocukların elektronik ortamda oyun oynama sürelerini ciddi şekilde artırdı. Özellikle ebeveynler bu konuda çok endişeliler. Çocuklar niye bu kadar çok dijital oyun oynuyor, bu kaygılanılması gereken bir durum mu?
Oyunun çocuklar için temel bir gelişimsel ihtiyaç olduğunu söyleyerek başlamakta fayda var. Oyun her çocuk için sadece eğlence değil, aynı zamanda bir öğrenme ve sosyalleşme aracıdır. Çocuklar gerçek hayatta mümkün olmayacak şekilde oyun esnasında yaratıcılıklarını sergileyebilir ve problem çözme becerilerini geliştirebilirler. Yine oyun sayesinde farklı sosyal rolleri deneyimleyebilir ve gelecekteki yaşamlarına hazırlanabilirler. Kısacası, oyun çocukların hayatlarından çıkarılamayacak bir faaliyettir. Ancak, çocukların oyun alanlarının olmaması, ebeveynlerin güvenlik kaygılarıyla çocuklarının ev dışı faaliyetlerini kısıtlaması da dijital oyunun yükselmesinde önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Çocukların ve gençlerin günümüzdeki kültüründe dijital oyunlar önemli bir yere sahip. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Burada benim dikkat çekmeye çalıştığım hususlar ise dijital oyunun çocuk ve gencin hayatında en baskın hatta biricik bir konuma gelmemesi, onların hayatındaki çeşitliliği ve zenginliği tehdit etmemesi. Bu çeşitlilikten kastım ise, sosyal ve günlük faaliyetlerdeki çeşitlilik. Yani genç bir insanın dijital oyun dışında kendi başına veya arkadaşlarıyla da vakit geçirebilmesi, öğrenebilmesi veya eğlenebilmesi. Tabii burada dijital oyunların risksiz olduğunu söylemediğimin altını çizmek isterim. Endüstri ve ticari kaygılar maalesef çocuk ve gençlerin gelişiminin üstünde tutulduğu için, oyunlar bağımlılık yapıcı etkilere sahip olarak tasarlanıp, pazarlanıyor. Söz konusu bu bağımlılık yapıcı etkisinin yanında ebeveynlerin içeriklerle de ilgili dikkat etmesi gereken birçok husus var.
Dijital oyunların bağımlılık yapıcı etkileri olduğunu söylediniz, bunları açar mısınız?
Dijital oyun endüstrisi yüz milyarlarca dolarlık devasa bir sektör (2020 yılı itibariyle 128.5 milyar dolar). Başta Amerika ve Avrupa’da olmak üzere on binlerce oyun üreticisi birbiriyle rekabet ediyor. Maalesef, çocuk ve gençlerin gelişimsel özellikleri dikkate alınmadan, sırf ticari kaygılarla tasarlanan oyunlarda, merak ve bir şeyleri başarma motivasyonuyla oyuncular bitmek bilmeyen seviyeler, sonu gelmeyen eşya ve yeni özellik toplamalarla oyunun içinden çıkamıyorlar. Şiddetin ana motivasyon olması, yaşamak ve ilerlemek için sürekli bir insan ya da hayvan/canavar figürünün öldürülmesi ile heyecanın sürekli tutulması da bu bağımlılık yapıcı etkiler içinde sayılabilir. Çok kullanıcılı online oyunlarda gelişen takım ruhu, aidiyet ve onların gözünde değerli olma yahut onların gözünden düşmek kaygısı da çocuk ve gençlerin oyunlarda daha fazla vakit geçirmelerine neden oluyor. Son yıllarda, bu bağımlılık yapıcı özelliklere bir de oyun içinde karşılaşılan veya açılan, içinden neyin çıkacağının belli olmadığı “lootbox” adlı kutular eklendi. Bu belirsizlik ve kazanç için riske girilmesi durumu, maalesef kumar ile örtüşen bir özellik ve oyunlarda giderek artan şekilde karşımıza çıkmaya başladı. Yine oyunun içinde zamanın nasıl geçtiğinin anlaşılmadığı, kişilerin kendilerini oyunun içinde kaptırmış hissettikleri akış yani flow deneyimi, elde edilen başarı, statüden dolayı beynin ödül ve haz kimyasalı olan dopaminin salgılanması dijital oyunların bağımlılık yapıcı başka özellikleri arasında sayılabilir. Sonuç olarak, çok sayıda fayda sağlanabilecek, eğitimin desteklenmesinde kullanılabilecek bir alan olan dijital oyun, oyun üreticilerinin sorumsuzluğu ve sektörün tam olarak denetlenememesi yüzünden bağımlılık yapıcı zararlı etkileriyle daha fazla öne çıkar hale gelmiştir.
OYUN BAĞIMLILIĞININ YAYGINLIĞI TOPLUMUN YÜZDE 1-10’U CİVARINDA
Dijital ortamlarda sıkça oyun oynuyor olmak bağımlılık ortaya çıkarır mı? Çocuğumuzun bağımlı olduğunu nereden anlarız? Çocuk kaç saat elektronik ortamda oyunla vakit geçirirse bağımlı olarak adlandırılır?
Yukarıda bahsettiğim üzere, dijital oyunların bağımlılık yapıcı etkileri ve özellikleri var ama bu oyunu fazla kaçıran herkesi bağımlı yapmıyor. Dijital oyunu, bağımlılıkla özdeş tutmak da doğru olmaz. Bağımlılık bir hastalıktır. Bir şeyi sık veya aşırı yapmak tek başına bağımlılık tanısı için yeterli bir kriter değildir. Uzun süreli oyun oynayan hatta bundan dolayı fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak zarar gören herkese bağımlı demek, tedavi gerektiren ciddi bir bozukluğun önemsizleştirilmesini, gereksiz yere insanların etiketlenmesini ve bu konuda gerçekten yardım alması gereken kişilerin yaşadıkları zorluğun göz ardı edilmesini beraberinde getirmektedir. Bundan dolayı, dijital oyun bağımlılığı kriterlerini iyi anlamamızda yarar var. Oyun bağımlılığıyla ilgili ilk kavramlar 1980’lerde ortaya çıksa da konunun bir bağımlılık olarak tanımlanması çok yenidir. 2013 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği, ruh sağlığı problemlerinin tanılanmasında kullandığı tanı kitapçığı olan DSM’nin 5. edisyonunda meseleyi daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulan konular başlığı altında ele almış ve internet oyun bağımlılığını tanımlamıştır. Buna göre oyun bağımlılığı aşırı meşguliyet, yoksunluk, tolerans, başarısız bırakma girişimleri, ortaya çıkan sorunlara rağmen aşırı miktarda kullanımın devam etmesi, önceki ilgilerine, oyun dışındaki eğlenceye ilginin azalması, disforik yani öfkeli, tedirgin, sıkıntılı, mutsuz ruh halinden kaçınmak veya hafifletmek için oyun oynamak, oynama süresiyle ilgili yalan söylemek, oyun nedeniyle önemli bir ilişkiyi, işi, eğitimi veya kariyer fırsatını tehlikeye atmaktır. Dünya Sağlık Örgütü de meseleyi 2014 yılından başlayarak incelemiş ve nihayet 2018 yılında kendi tanılama kitabı olan ICD-11’de oyun oynama bozukluğunu tanımlamıştır. Bunu yaparken Amerikan Psikiyatri Birliğinden farklı olarak “yoksunluk” yani bağımlılık yapan madde veya davranıştan uzak kalmaktan dolayı yaşanılan yoğun eksiklik hissini ve alınan maddenin veya yapılan davranışın giderek dozunu artırma anlamına gelen “toleransı” tanı kriterlerinden çıkarmıştır. Buna göre, oyun oynamada kendini kontrol etmenin ciddi manada azalması, diğer ilgilerin ve faaliyetlerin arkada kalması, buna mukabil oyun oynamaya artan bir öncelik verilmesi, olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına rağmen devam edilmesi, bütün bunların kişinin bireysel, ailevi, sosyal, eğitimsel, mesleki ve hayatın diğer alanlarına ciddi zarar vermesi ve bunun en az 12 aydır devam ediyor olması oyun bağımlılığının ölçütleri olarak belirlenmiştir. Bu haliyle oyun bağımlılığının yaygınlığı toplumun ancak % 1-10’u civarındadır. Halbuki, toplumdaki popüler bağımlılık söylemlerine bakılsa elinden telefonu, bilgisayarı düşürmeyen birçoğumuzun bağımlı olması gerekirdi. Tabii bağımlılık olmaması demek, ortada problemli bir durumun olmadığı anlamına gelmiyor. Problemli oyun oynama veya aşırı oyun oynama diye adlandırılan durum maalesef şu an birçok aile ve genç için geçerli. Bunu da sadece oyunda geçirilen vakit olarak almak doğru olmayabilir. Tabii ki 2-3 saatin üzerindeki dijital oyun kişinin hayatında birçok probleme neden olacaktır. Ama dijital oyun oynamanın problemli olup olmadığı sadece geçirilen vakitle ilişkili değildir.
“YAŞ KÜÇÜLDÜKÇE BAĞIMLILIK RİSKİ ARTAR”
Aileler özellikle hangi yaş grubu çocuklar için daha dikkatli olmalılar?
Yaş küçüldükçe problemli oyun oynama ve bağımlılık riski artıyor. Maalesef 4-5 yaşındaki hatta daha küçük çocukların ellerine telefon ve tabletlerin verildiğini görüyoruz. Halbuki bu tarz uyaranlar çocuğun beyin ve sinir sistemi gelişiminin üstünde ve fazla gelebilecek uyaranlar. Yine bu abartılı renkli, hareketli ve sesli uyaranlar çocuğun günlük uyaranlar yerine bunlara dikkat etmesine neden olup, ilerleyen zamanlarda sosyal ve bilişsel gelişimini olumsuz etkileyebiliyor. Haliyle, küçük yaşlardaki bebek ve çocukların bu tarz elektronik cihazlarla minimum temas etmesini öneriyoruz. Bebek ve çocuklarla ilgili bu sınırlamalar sabit kalmakla birlikte, daha büyük çocuk ve ergenler için online geçirebilecekleri süreyle ilgili yazılanların, zaman içerisinde değiştiğine tanık olduk. Önceden 6-9 yaş çocuklar için günde 40-50 dakika, 9-12 yaş çocukları için 60-70 dakika ve 12 yaş ve üstü çocuklar içinse en fazla 120 dakika tavsiye edilmekteydi. Dijital oyunların, çocukların arkadaşlık ilişkilerindeki ve kültüründeki yeri artıkça tavsiye edilen bu süreleri tutturmak imkansız hale geldi. Süreden ziyade yukarıda bahsettiğim hususlara dikkat edilmesinin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Yaş konusu dışında birazdan bahsedeceğim faktörlerin de göz önünde tutulması önem arz etmektedir. Eğer çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite (DEHB), hafif düzeyde depresyon veya sosyal fobiden biri veya daha fazlası varsa, çocuk daha kolay ve daha hızlı internet bağımlısı olabilmektedir. Dürtüsellik arttıkça ve sosyal beceriler azaldıkça da oyun bağımlılığı riski yükselmektedir. Ayrıca, huzuru düşük ailelerde yaşayan, anne-baba ilgisizliği ve annesinin kendisine değer vermediğini hisseden, evde stres yaratan durumların yaşandığı, evdeki kişilerde ve arkadaş çevresinde aşırı internet kullanımının olduğu ve herhangi bir sportif veya sanatsal ilgiye sahip olmayan çocuk ve gençlerde internet bağımlılığının gelişmesinin daha muhtemel olduğunu biliyoruz. Ailenizde ve çocuğunuzda bu özellikler varsa daha fazla dikkat etmeniz gerekmektedir.
MÜCADELEDE EBEVEYNLERE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR
Ebeveynler oyun bağımlılığını önlemek için neler yapabilir?
Dijital oyunlar ve internet vakit geçirmek için çok ucuz ve zahmetsiz bir yol. Ailelerin buna karşı alternatifler üretmesi ise kararlılık, çaba ve imkan gerektiren bir şey ve maalesef çoğu aile farklı nedenlerle bu çabayı gösteremiyor. Kimi ailede beraber nasıl vakit geçirileceğini ebeveynin de bilmemesi, ebeveynlerin kendilerinin de ekran bağımlısı olması, ebeveynlerin yorgunlukları veya üşenmeleri, özellikle çocuklar için ekran dışı faaliyetlerin şehir hayatında nispeten daha zor ve ekonomik olarak pahalı olması, bu dönemin pandemi dönemi olması gibi nedenler sıklıkla karşımıza çıkan durumlar oluyor. Burada sadece ailenin yapısının, ebeveyn ve çocukların özelliklerinin dışında, daha büyük faktörler de devreye giriyor. Plansız şehirleşme, çocuk ve gençlere yönelik sanatsal ve sportif alan ve imkanların yokluğu, riskli mahalle ortamı çoğu aileyi çocuğunu evde tutmaya yöneltiyor. Denize kıyısı olan bir şehirde, bir çocuk her gün yüzebilirken, köyde bir çocuk her gün ata, eşeğe binebilir. Ancak özellikle büyük şehirlerde bu faaliyetlerin yapılması için özel zaman ve para ayırmak gerekiyor ki, bu çoğu aile için mümkün olamıyor. Bu dönemde ise pandemi tüm bunları imkansız hale getiriyor. Bütün bu imkan sınırlamalarına rağmen, ebeveynlerin yapabileceği birçok şey bulunmaktadır. Öncelikle kendi ekran ve teknoloji bağımlılıklarını varsa fark etmeleri ve bununla ilgili kendileri de model olacak şekilde düzenlemeler yapmalıdır. Evde yapılan hobiler, sanatsal çalışmalar, entelektüel uğraşlar, spor faaliyetleri, topluca oynanan fiziksel oyunlar ve kutu oyunları gibi birçok alternatif etkinlik dijital oyunlara daha az gereksinim duyulmasını sağlamaktadır. Ebeveynler aile içindeki huzuru olabildiğince sağlarsa, sağlıklı iletişim ve çatışma becerileri, sağlıklı sorun çözme ve zaman yönetimi becerilerini çocuklarına öğretebilirlerse riskin büyük kısmını bertaraf etmiş olacaklardır. Yine araştırmalar, belirli aralıklarla doğaya çıkmanın, ailecek yapılan doğa yürüyüşleri, piknik, kamp gibi faaliyetlerin teknoloji kullanımının olumsuz etkilerine iyi geldiğini göstermektedir. Teknoloji kullanımıyla ilgili aile içi özel düzenlemeler ve kurallar da önemlidir. Modemin açık olacağı saatler, laptop yerine ortak alanlardaki masaüstü bilgisayarların tercih edilmesi, bilgisayarların ekranının görünür olması, oyun oynama zaman ve sürelerini ebeveyn ve çocuğun ortak olarak belirlemesi ve kararlaştırılan sürelere riayet edilip edilmediğini ebeveynin kontrol etmesi, bu sürelerin steam gibi online mecralardan, windowsun kendi içindeki ebeveyn kontrollerinden yahut en basit haliyle kalem kağıtla kaydının tutulması da çok yararlıdır.
KESİN BİR İLAÇ TEDAVİSİ YOK EN İYİ İLAÇ EBEVEYN İLGİSİ
Oyun bağımlılığında tedavi için nasıl bir yol izleniyor?
Oyun bağımlılığı tedavisi, oyun bağımlılığının önlenmesine göre çok daha zor olmakla beraber imkansız da değildir. Eğer çocuk ve gençte yukarıda bahsettiğimiz bağımlılık kriterlerini karşılayan durumlar varsa, bir uzmandan yardım almak yerinde olacaktır. Teknoloji bağımlılığının tedavisinde oyun oynama davranışının günlük kayıtlar, dış durdurucular, belirli sürelerde internetten uzak kalma gibi yollarla kontrol altına alınmasıyla başlayan ve sonraları bu davranışların altındaki duygu ve düşünceleri ortaya çıkartmakla devam eden ve oyun dışındaki alternatif başa çıkma becerilerinin kazandırılmasıyla biten Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımları literatürde geçen ilk uygulamalardandır. Ayrıca, spor aktiviteleri, gevşeme egzersizleri ve yeni sosyal becerilerin kazandırılması amaçlanmaktadır. Güney Kore, Japonya, Tayvan ve Çin gibi uzak doğu ülkelerinde bu programların yatılı kamplarda yapılan versiyonları da vardır. Burada kişiler doğa içindeki kamplarda, yukarıda bahsedilen süreçlerden geçmekte, birbirleriyle de etkileşime geçerek aidiyet ve sosyal becerilerini geliştirmektedirler. Bunlar dışında aile terapileri kullanılmakta ve bu yöntemle yeni iletişim, çatışma ve boş zaman değerlendirme becerileri kazandırılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca, literatürde narrative terapi, sanat terapisi, motivasyonel görüşme, pozitif psikoterapi ve ilaç tedavisi de geçmektedir. İlaç tedavisinde ise dijital oyun bağımlılığının altında yatan veya sonrasında gelişen psikiyatrik durumlara (dürtü kontrol bozuklukları, DEHB, depresyon, kaygı bozuklukları gibi) müdahale edilir. Ancak, spesifik olarak oyun ve internet bağımlılığına yönelik kesin bir ilaç tedavisi yoktur. Ülkemizde, spesifik olarak bu konuyla ilgili çalışan yetişmiş uzman sayısı, klinik ve merkezler de azdır. Yeşilay son dönemde, Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde (YEDAM) bu konuya eğilmeye başlayarak ülkemizdeki çok önemli bir boşluğu doldurmaya çalışıyor.
KLİNİK PSİKOLOG EREN MURAT DİNÇER KİMDİR?
Eren Murat Dinçer, lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde, yüksek lisansını Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji bölümünde tamamladıktan sonra başladığı Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık A.B.D’daki doktorasında tez aşamasındadır. University of Melbourne’de “Narrative Therapy and Community Work” yüksek lisansını ise 2019 yılında bitirmiştir. Lisans mezuniyetinin ardından hem kamu hem de özel kurumlarda danışmanlık ve psikoterapi hizmeti sunmuştur. İlgi alanları içinde narrative terapi, aile ve çift problemleri, travmanın sağaltılması, çevrimiçi bağımlılıklar ve ergenlik uyum problemleri vardır. Dinçer, Hasan Kalyoncu ve Bahçeşehir Üniversitelerinde lisans ve yüksek lisans düzeyinde dersler vermiş, halihazırda da aile ve çift terapisti olarak çalışmaktadır.