Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1048
Bağımlılık
Gençlerde Davranışsal Bağımlılıklar Artıyor
Maalesef çok sayıda genç en az kimyasal bağımlılıklar kadar önemli olan davranışsal bağımlılıkların etkisi altında ve bu bağımlılık türüyle mücadele etmeye çalışıyor. Gençleri tehdit eden davranışsal bağımlılıklar ve tedavi yolları konusunda Yeşilay Danışmanlık Merkezleri Müdürü Psikolog Melike Şimşek ile konuştuk.
Davranışsal bağımlılık nedir? Hangi tür davranışlar davranışsal bağımlılığı işaret eder, belirtileri nelerdir?
Davranışsal bağımlılıklar, internet (oyun), kumar, alışveriş ve seks bağımlılığı gibi geniş bir yelpaze içerisinde yer almaktadır. Yaygın olarak ele alınan davranışsal bağımlılıklar arasında internet (oyun) ve kumar bağımlılığı yer alır. Bağımlılıkla ilişkili hastalıklar da dahil olmak üzere psikiyatrik hastalıkların sınıflandırıldığı DSM ve ICD tanı kriterleri arasında henüz “internet bağımlılığı” adıyla bir hastalık yer almamaktadır. Ancak son yıllarda, Dünya Sağlık Örgütü’nün öncülüğünü yaptığı araştırmalar, toplantılar ve yayınlarla internet bağımlılığının bir alt boyutu olan özgül internet bağımlılıkları arasında yer alan ”çevrimiçi oyun bağımlılığı” ve “çevrimiçi kumar bağımlılığı” 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından hastalık olarak kabul edilmiştir. İnternet oyunları veya kumar oynama ile aşırı meşgul olma, internetten/kumar oynamaktan uzak kalındığında gergin olmak, rahatlayamamak, uyuyamamak gibi “yoksunluk belirtileri” adı verilen fiziksel ve ruhsal olumsuz durumlar yaşama, internette geçirilen zamanın ya da kumar oynama davranışının süresinin giderek artması ve bu iki alana yönelik başarısız bırakma girişimleri internet ya da kumar bağımlılığına işaret eden davranışlar arasında sayılabilir. Bu durumdan mustarip olan kişilerin giderek aile ilişkilerinin bozulduğu, sorumluluk almaktan kaçındığı da gözlemlenmektedir. Ancak buna rağmen kullanım devam eder. Genellikle sorunlardan kaçmak için bu davranışlara yönelim sağlanmakla birlikte, internet oyunu oynama süresi ile ilgili ya da kumar oynama davranışı ile ilgili aileye, terapiste ve diğer insanlara yalan söylendiği durumlara da sıkça rastlanır.
“KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR” OLARAK ALGILANIYOR
Size göre toplumsal bilinç düzeyinde davranışsal bağımlılık algısı oluşmuş durumda mı yoksa bu tip bağımlılıklar sadece kötü alışkanlık olarak mı algılanıyor?
Davranışsal bağımlılıklar kapsamında konuştuğumuz bağımlılık türlerinin maalesef toplumun geniş bir kesiminde hâlâ bağımlılık olarak değil de kötü alışkanlık gibi algılandığını görüyoruz. Bu durum üzerinde, bağımlılık yapan eylemlerin yasal olması, alkol ya da madde bağımlılığı gibi kısa süre içinde gözle görülen olumsuz etkilerin ortaya çıkmaması gibi durumlar etkili oluyor. Bu bağımlılıkların, hâlâ alkol, madde ya da tütün bağımlılığı kadar önemsenen bir bağımlılık türü olmadığını görüyoruz. Bu nedenle, farkındalığı artıracak çalışmaların yapılması oldukça önemli hale geliyor.
“DAVRANIŞSAL BAĞIMLILIKLAR PANDEMİ DÖNEMİNDE ARTTI”
Pandemi döneminde evlere kapanmanın etkisiyle gençlerde davranışsal bağımlılıklar artmış olabilir mi? Bu konuda herhangi bir araştırma sonucu var mı? Pandemi dönemi, özellikle sosyal izolasyonun ve evde kalınan zamanın artmasıyla, internette oyun oynama ya da kumar oynama gibi davranışları da doğal olarak artırdı. Bu durumu klinik gözlemle görebildiğimiz gibi, konuyla ilgili yapılan araştırmalarla da görebiliyoruz. Çin’de 575 çocukla yapılan bir araştırma, pandemi sırasında stresi artan çocukların akıllı telefon kullanma sıklığının da arttığını göstermekte. Afrika’da yapılan bir başka çalışma ise, çocuklarda internet kullanımının pandemi döneminde yavaş yavaş artarak artık bağımlılık boyutuna vardığını gösteriyor. Malezya’da pandemi döneminde yapılan bir çalışma ise, sağlıkla ilgili durumlara ilişkin kaygı ve internet bağımlılığı arasındaki ilişkiyi araştırmış. Sağlık anksiyetesi dediğimiz, sağlığının bozulmasına yönelik kaygı duyan gençlerde internet bağımlılığına neden olabilecek düzeyde internet kullanımının daha yüksek olduğu görülmüş.
Benzer şekilde, çevrimiçi kumar oynama ve çevrimiçi alışveriş davranışlarında da pandemiyle birlikte artış olduğunu gösteren çalışmalar olduğunu görüyoruz. Bir yandan hayatı oldukça kolaylaştıran, çocukların, gençlerin dünyayla bağlantısını kuran, eğitimlerini devam ettirmeye yarayan internet, diğer yandan aşırı kullanım söz konusu olduğunda maalesef işlevselliklerini bozan bir etmen haline gelebiliyor.
TEDAVİDE BENZER YÖNTEMLER KULLANILIYOR
Davranışsal bağımlılıkların da beyinde kimyasal bağımlılıklar gibi bir etkisi var mı? Bu noktada her iki bağımlılık türünün tedavisinde benzer yöntemler mi kullanıyor?
Davranışsal bağımlılıkların birer hastalık olarak kabul edilmesi, kumar bağımlılığının tıpkı alkol ve madde bağımlılığı gibi psikiyatrik hastalıkların tanı kriterlerinin yer aldığı DSM-5’te yer alması, bize bu bağımlılık türlerinin de alkol ve madde bağımlılığı kadar ciddiye alınması gerektiğine işaret ediyor. Bu bağımlılıkların nörobiyolojisi ile ilgili yapılan çalışmalar, özellikle dopamin hormonunun akıllı telefon bağımlılığında etkin olduğunu, beyinde madde bağımlılığı söz konusu olduğunda etkilenen bölgelerin akıllı telefon bağımlılığında da aynı şekilde etkilendiğini gösteriyor. Dolayısıyla her iki bağımlılık türünde, özellikle psikolojik ve sosyal destek söz konusu olduğunda benzer yöntemler kullanılıyor. Alkol ve madde bağımlılığı söz konusu olduğunda farklılaşan noktanın arındırma süreci olduğu söylenebilir.
Davranışsal bağımlılıkların tedavisi konusunda neler yapılıyor? Tedavide üçüncü nesil terapi yaklaşımları, farkındalık, kabul ve kararlılık odaklı terapi yaklaşımlarının etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Davranışsal bağımlılıklarla ilgili bir uzmandan destek aldığınızda süreç, durumu tanımlamak, kişinin detaylı öyküsünü almak ve bağımlılıkla ilgili durumunu değerlendirmekle başlar. Bunu, psiko-eğitim adı verilen bilgilendirme çalışmaları, aileyle çalışma, oyun oynama/kumar oynama/internette zaman harcama gibi üzerinde çalışılan sorun her neyse bununla ilgili istekle başa çıkma yöntemleri üzerinde çalışılması izler. Bazı davranışsal değişikliklerle kişinin bağımlılık yapan durumdan uzak kalması sağlanmaya çalışılır. Gerekirse bir hekim aracılığıyla ilaç tedavisine de başlanır. Tedavi sürecinde kullanılan pek çok terapötik yaklaşım vardır; ancak bağımlılıklar, tek bir neden, süreç ya da tedavi ile açıklanamayacak kadar karışık ve çeşitlidir. Dolayısıyla, yıllardır uygulanan geleneksel yöntemlerin yanı sıra, bağımlılıklara farklı bir perspektiften bakan uygulamaların bu alanda yer alması bir gereklilik haline gelmiştir. Postmodern yaklaşımlar olarak tanımlayabileceğimiz bu yaklaşımlar; Farkındalık Temelli Uygulamalar (Mindfulness), Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi ve Narrative Terapi olarak sayılabilir. Bu yaklaşımların ortak özellikleri söz konusu problemle ilgili kesin ve tek bir doğruya inanmaktan ziyade daha derin ve çok boyutlu bir anlayışla insanı incelemektir.
Farkındalık temelli uygulamalar, terapötik bir müdahale şekline gelmeden yüzyıllar önce Uzakdoğu öğretilerinde geniş bir yere sahipti. 1990’lı yıllarla birlikte, bu uygulamalar artık klinik pratiğin birer parçası oldu. Farkındalık temelli yaklaşımların odak noktası düşünceler ve duygulardır. Danışanların/hastaların farkındalık kavramını yaşamalarını, yargısız bir şekilde yaşadıkları anı kabullenmeyi öğrenmelerini ve yaşanan anı deneyimleyerek düşünce ve duygularını izlemelerini sağlamayı hedefler. Bütün bunlar yargısızlık, sabır, kabullenme ve serbest bırakma kavramlarını öğrenme ve pratiğe dönüştürme yoluyla gerçekleşir. Davranışsal bağımlılıkların en önemli klinik göstergeleri arasında oyun oynamaya, kumar oynamaya yoğun istek duymak, dürtüsel davranış sergilemek ve duyguların kontrolünü sağlamakta zorluk çekmek bulunmaktadır. Farkındalık temelli uygulamaların duyguların kontrolünü sağlama üzerinde etkili olduğunu gösteren pek çok çalışma vardır. Üçüncü nesil yaklaşımlar davranışsal bağımlılıklarla çalışırken, duyguları tanımanın ve onları olduğu şekilde kabullenmenin iyileşme yolunda atılan önemli adımlar olduğunu savunur. Bu yaklaşımlar aracılığıyla kişi olumsuz da olsa duygularla tanışmayı ve onları yargısızca kabullenmeyi öğrenir, böylece kişinin bağımlı davranışın sürmesine neden olan problemlerini interneti aşırı kullanmadan ya da kumar oynamaya yönelmeden çözebilmesi için öz kontrolünü geliştirir.
“ÇOCUKLARA ‘DENGE’ KAVRAMI ÖĞRETİLMELİ”
Davranışsal bağımlılığın tedavisine katkısı olması açısından veya davranışsal bağımlılığın oluşmasını engellemek adına ailelere önerileriniz nelerdir?
Söz konusu gençler olduğunda, tedavinin en önemli destekçisi tabii ki aileler oluyor. Öncelikle ailelere bu durumu sıradanlaştırmamalarını, problemin boyutunu küçümsememelerini öneririm. Bağımlılık dediğimiz durum, çocuğun ya da gencin sadece bilgisayar başında “fazla” oyun oynaması anlamına gelmez; belki de gelecekte tüm hayatını etkileyecek bir hastalık halidir.
O nedenle, gençlerin bilgisayar kullanımı üzerinde ailelerin biraz daha söz sahibi olması gerekir. Çocuklara küçük yaşlarda “denge” kavramını öğretmek, hayatta hem sorumlulukları yerine getirmenin hem oyun oynamanın bir denge içinde yapılması gerektiğini anlatmak gerekir. İnternet kullanımı bugün çoğunlukla tüketim kültürünü besleyen bir şekilde devam ediyor. Ancak ailelerin, çocuk ve gençleri bunun tam tersi olan üretim kültürü ile tanıştırması mümkün. Örneğin, internet kullanımını yazılım öğrenmek için, belli uygulamalarla resim yapmak ya da enstrüman çalmak için kullanmak, bu kültürün teşvik edilmesini sağlar. Bu konuda, aile büyükleri gence birer rol model olmak zorundalar. Örneğin, anne ya da baba eve gelir gelmez dizi izleyeceği platformları açıp ya da sosyal medyaya dalıp günün yorgunluğunu buralarda attığını söylüyorsa, bu gencin de zamanını internet başında geçirmesini yadırgayamayız. Ailece aktivite yapılan, sohbet edilen zamanlar olmalı, akşam yemeğinin mutlaka birlikte yenmesi gibi uyulması kolay kurallar olmalı ki aile içi iletişim de sağlıklı bir şekilde gelişsin.
MELİKE ŞİMŞEK KİMDİR?
2010 yılında İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünü, ardından Londra’da bulunan Queen Mary University of London Ruh Sağlığı ve Psikolojik Terapiler bölümünü bitirdi. Prof. Dr. Üstün Dökmen’in Küçük Şeyler programında asistanlıkla başlayan çalışma hayatı, nörobilim çalışmalarını pazar araştırmalarıyla birleştirdiği projelerle global bir danışmanlık şirketinde devam etti. Kadınlara ücretsiz psikolojik destek sunulan projelerde psikolog olarak yer aldı. Devlete bağlı merkezlerde bağımlı ve davranış bozukluğu olan çocuk ve ergen gruplarla çalıştı. Halen bağımlılık alanında çalışmakta, Türkiye çapındaki ulusal kongrelerde ve Meksika, Amerika, Viyana gibi ülkelerde uluslararası kongrelerde sunumlar yapmaktadır. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi İngilizce ve Türkçe 1.&2. sınıf öğrencilerine psikoloji ve sağlık iletişimi dersleri vermektedir. Hakemli dergilerde yayınlanmış makaleleri ve kitap bölümleri vardır. Birleşmiş Milletler Viyana Ofisi’nde Motivasyonel Görüşme Teknikleri eğitici eğitimi almış, uluslararası sertifikalı eğitici olmak üzere The Motivational Interviewing Network of Trainers (MINT)’tan kabul almıştır. Türkiye’de sayısı 66’ya ulaşan, bağımlılara ücretsiz psikolojik ve sosyal destek veren Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinin müdürlüğü görevini yürütmektedir.