Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1054
Alkol Bağımlılığı
Alkol Bağımlılığını Anlamaya Yönelik Faaliyetler
Doğru merkezlerde, işin uzmanları tarafından gerçekleştirilen doğru tedavilerle bağımlılıklar çözümsüz birer sorun olmaktan çıkıyor. Bu amaç doğrultusunda hizmet veren önemli bir oluşum olan Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinin (YEDAM) alkol bağımlılığıyla ilgili çalışmalarını Klinik Psikolog ve YEDAM Eğitim Sorumlusu Serra Postacı ile konuştuk.
Alkol bağımlılığının belirtileri nelerdir?
Bağımlılığı, bir maddenin beyni etkilemesi ile meydana gelen, ilgili maddenin keyif verici etkisini hissetmek veya kullanılmadığı hallerde yaşanan huzursuzluktan kaçınmak için sürekli ve tekrarlı bir biçimde madde alma arzusu ile karakterize bir beyin hastalığı olarak tanımlayabiliriz. Alkol bağımlılığını ise, en genel şekilde, bireyin alkol kullanımını kontrol edememesi ve olumsuz sonuçlarını bilmesine rağmen kullanımını sürdürmesi ile ortaya çıkan bilişsel, davranışsal ve psikolojik belirtiler olarak açıklayabiliriz. Alkol bağımlılığının temel unsurları bireyin; alkolün meydana getirdiği etkilere tolerans geliştirmesi, alkol kullanımının sıklığını ya da miktarını giderek artırması, alkolü kestiği zamanlarda oluşan yoksunluk belirtileri, alkolü bırakmaya yönelik başarısız girişimleri, alkolü bulmaya büyük bir zaman harcaması, sosyal etkinliklerinde azalmalar görülmesi ve alkol kullanımından ötürü meydana gelen fiziksel veya ruhsal rahatsızlıklar göstermesidir. Alkol bağımlılığı, fiziksel, ruhsal ve sosyal olumsuz sonuçları olmasına karşın kullanımı sürdürülen, önüne geçilmesi oldukça güç bir durumdur. Önceki dönemlerde bu durum bir irade sorunu ya da ahlaki bir bozukluk olarak değerlendirilirken, bugün alkol bağımlılığı tedavisi sürdürülen bir hastalık haline gelmiştir.
ALKOL BAĞIMLISI BİREYİN SORUMLULUKLARINI ÜSTLENMEYİN
Alkol bağımlısı bireylerin bağımlılığını kabul etmediğini görüyoruz. Bağımlı bireye nasıl yaklaşmalıyız?
Evet, maalesef bu durum alkol bağımlısı kişilerin yakınlarının çok sık karşılaştığı durumlardan biri. Alkol içen kişi ile yakınları arasında daima bir oyun, bir kovalamaca olduğundan bahsedebiliriz. Kişi şişeyi saklar, yakınları bulur, kişi yalan söyler, yakınları bu yalanı ortaya çıkarır bu süreç kısır döngü halinde devam eder. Bu süreçte yakınlar genellikle kişiyi bırakıp gitmek isterler fakat bu sefer de ‘ya daha kötü olursa?’ korkusu sarar. Halbuki, kişinin alkol kullanımının desteklenmesi, daha kötü senaryolara neden olabilecek başlıca sebeplerdendir. Kişinin sorumluluklarını onun yerine almamak daha doğru bir yaklaşımdır. Örneklendireyim; kişi akşam geç saatte alkol tüketimi olduğu için sabah kendisini işe uyandıran alarmı duymaz veya kapatır bu durumda eş ya da anne kişiyi zorla uyandırarak durumu kurtarır. Kişi kusar, hemen etraf temizlenir. Kişi sorumluluklarını yerine getirmez, çevreden biri o sorumlulukları üstlenir. Haliyle bu durumda, kişinin bağımlılık süreci desteklenmiş olur. Bir kişi alkol etkisindeyken kendisiyle konuşmaya çabalamak da fayda getirmez. Kişi alkollüyken alkolün zararlarını anlatmanın ya da mevcut sorunları tartışmanın hiçbir yararı yoktur. Ertesi gün, kişi ayıldığı zaman konuyu gündeme getirmek çok daha doğrudur. Kişi alkollüyken konuşmama kararı getirmek doğru bir adım olabilir. Böylelikle, kişi en azından yakınları ile konuşabilmek için alkollü olmaması gerektiğini öğrenmiş olur. Bu tutum tutarlı bir şekilde devam ettirilmelidir. Kişi ikna edilmeye çalışılmamalıdır. Yakınlar, kişinin bağımlılık sürecini ve alkolü bırakması gerektiğini çok sık gündeme getirmemeliler. Konunun sürekli gündeme gelmesi ve ikna eder tarzda bir tavır sorunun öneminin yitirilmesine ve kişide direnç oluşmasına neden olabilir. Böyle bir durumda, örneğin ayda bir, kişi ayıkken yapılacak ciddi bir konuşma daha etkili olur.
FARKETMEDEN BAĞIMLI OLUNUYOR
Sosyal içicilikten bağımlılığa giden süreçte neler yaşanır?
Bağımlıların büyük bir çoğunluğu kontrol edebilecekleri inancı ile alkol kullanımına başlamış, hiçbir zaman bağımlı olabileceklerini düşünmemişlerdir. Amaç, ara sıra kullanmaktır fakat kişi günün sonunda bağımlı hale gelir. Kişinin alkol kullanımına başladıktan ne kadar sonra bağımlılığın gelişeceğine dair elimizde yeterli veri yok. Bağımlılığın gelişme riski kullanılan alkolün cinsine, kullanan kişinin fiziksel ve ruhsal yapısına göre değişir. Fakat kullanım miktarının giderek yükselmesi, alkol kullanılmadığı veya kullanım miktarının azaldığı zamanlarda yoksunluk belirtileri denilen birtakım rahatsızlıkların meydana gelmesi, bırakma girişimlerinin başarısız olması, kişinin sosyal ve ekonomik zarar gördüğü halde kullanıma devam etmesi, kişinin tasarladığı miktardan daha fazla kullanımı olması bağımlılığa giden süreçte deneyimlenen yaşantılardır diyebiliriz.
Sosyal içicilerde alkol, bedensel ve ruhsal olarak ne gibi tahribatlara yol açıyor?
Sanıyorum bu belirtileri beş ana başlık altında toplayabiliriz; psikomotor hasar, uzamış tepki verme zamanı, muhakeme yetisinde hasar, istenmeyen fiziksel etkiler ve duygu değişimleri ve sosyal beklentilere cevap vermede azalma. Psikomotor hasarın sonuçlarına baktığımızda şunları söyleyebiliriz; alkol denge bozar ve hareket kabiliyetini zayıflatır. Bunun sonucu olarak, çeşitli kazalara neden olma riski çok yüksektir. Uzamış tepki verme, tepki zamanındaki gecikme ise trafik kazalarına neden olma açısından büyük bir risktir. Muhakeme yetisindeki hasar ise kişinin alkol etkisindeyken arabaya binip hızlı ve sert bir şekilde araba kullanması gibi tehlikeli davranışlara yol açabilir. Alkolün istenmeyen fiziksel etkilerine bakıldığında ise; yutak borusu hastalıkları, gastrit, mide ülseri, akut ve kronik pankreatit gibi mide bağırsak sistemi hastalıkları; demans, çift görme, beyinde dejenerasyon gibi sinir sistemi hastalıkları; karaciğerde yağlanma, hepatit, siroz gibi karaciğer hastalıkları görülebilir. Duygu değişimleri ve sosyal değişimlere cevap vermede azalma başlığında ise; alkol kullanımına bağlı ruh hali, duygusal durum ve cevap verme yetisindeki bozukluklar ve değişiklikler, alkolün fizyolojik etkilerinin sosyal ve psikolojik faktörlerle etkileşimi sonucu ortaya çıkar. Bu değişiklikler yüzünden diğerlerine karşı şiddet içeren davranışlar ve bilinçli olarak kendine zarar verme görülebilir. Sonuç olarak alkol, hareket ve muhakeme yeteneklerine hasar veren psikoaktif bir maddedir. Alkol alımıyla oluşan hasar biyolojiktir fakat hasarın görünümü, beklentiler ve kültürel normlardan da etkilenmektedir. İçiciler arasında fırsat oluştukça yüksek miktarda alkol tüketmek yaygın bir davranıştır.
ERGENLİK DÖNEMİNDE ALKOL RİSKİ
Alkol kullanım yaşının düşmesi bilgisi doğrultusunda erken yaşlarda alkol kullanımının nedenleri neler olabilir? Aileler bu konuda neler yapabilir?
Gençlerin bağımlılık yapan maddeler içerisinde birincil olarak alkolü tercih ettiklerini biliyoruz. Alkol, diğer yasadışı maddelerin hepsinden daha çok ve daha sık kullanılıyor. Erken ergenlik döneminin çocuklar için kafa karıştırıcı bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde kişiler bedenleri hakkında kendilerini daha bilinçli hisseder, kendilerini diğer yaşıtları ile karşılaştırır, yeterince iyi, yeterince uzun, yeterince güçlü, yeterince çekici olup olmadıklarını sorgulamaya başlarlar. Yaşıtları ile boy ölçüşemediğini hisseden bir çocuk yaşıtlarının hoşuna gidebilecek birçok şeyi yapabilir. Alkol kullanımı da bunlardan bir tanesidir. Bu dönemde ebeveynlerin, çocuklarına yakın durarak onların ‘yeterince iyi’ olduklarını ve onları önemsediklerini göstermeleri oldukça önemlidir. Gençlerin, geçmiş ya da gelecek üzerinde çok durmadıklarını söyleyebiliriz. Onlar için yaşadıkları an önemlidir. Gelecekte alkol nedeniyle yaşayacakları sorunları önemsemezler, böyle şeylerin asla kendi başlarına gelmeyeceğini düşünürler. Yetişkinlerin çocuklara alkol ile ilgili tehditleri anlatıyor olması, alkol kullanımının nasıl sonuçlar doğurabileceğini onlarla paylaşması önemlidir. Aileler çocukları ile alkol kullanımı sonrasında nasıl sonuçlarla karşılaşabileceklerini paylaşmalıdır. Çocuklar ergenlik dönemine yaklaştıkça, arkadaşlarının ve onlara uyum göstermenin önemi artar. Ergenler nasıl davranacakları konusunda arkadaşları ve medyayı örnek alır, bu dönemde yetişkinlerin değerlerini ve kurallarını sorgulamaya başlarlar. Bu sorgulamaların ve örnek almaların ergenlerin gelişimi için doğal olduğunu düşünürsek, ebeveynlerin ergenlik dönemi boyunca çocukları ile çatışma yaşamaları hiç de şaşırtıcı bir durum değildir.
YEDAM’ın alkol ile mücadele çalışmaları nelerdir? YEDAM’ın alkol bağımlılığı ile ilgili verilerini paylaşır mısınız?
Alkol bağımlılığı ile ilişkili olarak yapılan çalışmalar, etkili tedavi yaklaşımlarında psikolojik müdahalelerin önemli bir rolü olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle bilişsel davranışçı uygulamalar, motivasyon artırıcı teknikler ve klinisyenlerin empati sahibi olması tedavide oldukça etkilidir. Tüm bunlar ele alındığında, bağımlılık tedavisinde psikologlar tarafından sağlanan psikolojik desteğin önemli bir rolü olduğu söylenebilir. YEDAM’da uygulanan psikolojik destek de temelini bilişsel davranışçı terapiden, motivasyonel görüşme tekniklerinden ve farkındalık temelli uygulamalardan alır. Bu paradigmalar çerçevesinde kişinin risk ve ihtiyaçlarına yönelik olarak bireysel bir plan çizilir. Bu plan, danışanı bağımlılık hakkında bilgilendirmeyi, tekrar kullanmayı önlemeye yönelik beceriler geliştirmeyi, eşlik eden ruhsal sorunlara danışmanlık yapmayı, aile ilişkileri üzerinde çalışmayı, yaşam düzeni üzerinde çalışmayı, tıbbi destek için yönlendirme yapmayı, grup çalışmaları yapmayı, riskleri değerlendirmeyi ve kriz planı oluşturmayı, değişim motivasyonu olmayanlar ile hazırlık görüşmeleri yapmayı kapsar. Bununla birlikte, bağımlılık bireylerin işlevselliğini bireysel ve toplumsal katmanlarda etkileyen bir olgudur. Dolayısıyla, bağımlılığın tedavisinin multidisipliner bir ekip tarafından yürütülmesi kaçınılmazdır. YEDAM’da bu ekibin en önemli parçalarından biri, sosyal hizmet birimidir. Sosyal hizmet biriminin çalışma alanları, tıbbi tedavi sürecini, ayaktan devamlı takibi ve sosyal entegrasyon sürecini kapsar. Tedavi ekibinde yer alan sosyal hizmet uzmanı, bağımlı bireylerin ve yakınlarının ihtiyaçlarının karşılanmasında aktif rol oynar. Danışanın tıbbi destek süreçlerinin takip edilmesi, danışanın sosyokültürel faaliyet, ekonomik destek, eğitim veya diğer ihtiyaçları için yönlendirildiği kurumlardaki sosyal uyum sürecini takip etmek, danışanı bağımlılık ile ilgili olan sabıka ve denetimli serbestlik durumu hakkında bilgilendirmek, danışanın boş zamanlarını değerlendirmek, böylelikle riskli ortamlardan uzak tutmak ve mesleki becerilerini geliştirmek amacıyla atölye çalışmaları yapmak sosyal hizmet uzmanlarının görevlerinden birkaçıdır. 2021 Ekim ayı tarihi itibariyle danışma hattımızı alkol bağımlılığıyla ilgili bilgi alma amacı için arayan kişi sayısı 12 bin 208‘dir. 3 bin 612 kişi ise Yeşilay Danışmanlık Merkezleri’nde alkol bağımlılığına yönelik olarak destek görmektedir.
KLİNİK PSİKOLOG SERRA POSTACI KİMDİR?
Serra Postacı, psikoloji lisans ve klinik psikoloji yüksek lisans programlarında yüksek onur dereceleri ile İstanbul Zaim Üniversitesinden mezun olmuştur. Klinik stajını Münih’te Neuro Psychiatrisches Zentrum’da tamamlayan Postacı, 2019 yılından bu yana Yeşilay Danışmanlık Merkezi'nde alkol, madde, kumar ve tütün bağımlılığı alanlarında hizmet vermektedir. Sürdürdüğü psikoterapi süreçleri temelini bilişsel davranışçı terapiden, motivasyonel görüşme tekniklerinden ve farkındalık temelli uygulamalardan almaktadır. Serra Postacı, Yeşilay Danışmanlık Merkezi’ndeki klinisyenlik görevinin yanı sıra Eğitim Sorumluluğu görevini de yürütmektedir.