
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
Bağışıklık sistemi kavramı her zaman gündemimizdeydi. Vücudun kendi doğal korunma kalkanı olan bu sistem, içinde olduğumuz salgın dolayısıyla daha çok konuşulur oldu. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’ya göre asıl mesele, bağışıklığımızı nasıl güçlendiririz çabasından çok, mevcut gücünü nasıl koruruz üzerine düşünmek ve çalışmak olmalı.
Bağışıklık sistemi (immün sistem) tıp dünyasının ve halkın her zaman gündemindeydi… Bir şekilde hepimiz bu kavramı biliyorduk. Ama içinde bulunduğumuz bu koronavirüs salgını günlerinde, bu kavramın önemi arttı. Her rahatsızlığa ve mikroba karşı vücudun kendi doğal kalkanı olan bağışıklık sisteminin aslında ne kadar önemli olduğunu daha derinden kavradık. Peki aslında, bağışıklık sistemi nedir, nasıl çalışır? Onu korumak ve güçlü tutmak için neler yapılır? Literatüre giren önemli tıp makalelerinden öğrendiğimize göre, bağışıklık sistemi canlıyı dışarıdan gelen her türlü yabancı madde ve biyolojik etkene karşı koruyan, özelleşmiş hücre ve dokulardan oluşan mükemmel bir sistem. Bağışıklık sistemi aslında çok kapsamlı ve başarıyla işleyen bir sistem. Basit anlatımıyla; birçok askeri olan büyük bir ordu gibi düşünebilirsiniz. Bu askerler vücuda yaklaşan bir tehlike yani hastalık olduğunu fark ettikleri an savunmaya geçer. Dahası bu askerler o tehlikeleri görür, hafızasına yerleştirir ve bir sonraki yaklaşımlarında anında tanıyarak önlemlerini alır.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ DOĞUMLA BİRLİKTE ÇALIŞMAYA BAŞLIYOR
Bir bebek doğumla birlikte anne karnından ayrılır ayrılmaz dış ortamda sayısız mikroorganizma ve yabancı maddeyle karşı karşıya kalır. Bağışıklık sistemi doğumla birlikte kusursuz bir şekilde çalışmaya başlamaktadır. Günümüzde bağışıklık sisteminin işleyişi ve organlarının çok detaylı bir şekilde çözülmesi sayesinde birçok hastalığın da önüne geçilmiş veya tedavi sürecinin kısaltılması sağlanmıştır. Bağışıklık bilimine “immünoloji” adı verilmektedir. Bu terim ise Eski Roma’da askerlikten muaf yani korunmuş asiller için kullanılan “immunitas” kelimesinden türetilmiştir. Bağışıklık sisteminin insan vücudundaki görevinin gerçekleşmesi bazı organ ve dokuların iş birliği sayesinde olmaktadır. Bu organlar genel olarak lenfoid dokulu organlardır. Bağışıklık sisteminin temel öğeleri akyuvarlar, kemik iliği, lenf sistemi, hormonlar ve bazı proteinlerdir.
VÜCUT FAST FOOD YİYECEKLERİ MİKROP OLARAK ALGILIYOR
Fast food tarzı beslenmenin ise bağışıklık sistemini bozduğunu, sistemin bu tür yiyecekleri mikrop olarak algıladığı yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Araştırmayı ilk olarak gündeme taşıyan, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta “Trans yağ ve şekerin yüksek olduğu, lif oranı düşük Batı tarzı diyetle beslenen farelerin bağışıklık sisteminin, hastalık yapan bakterilerle oluşan enfeksiyonlara benzer tepkiler verdiği tespit edildi. Bu başka bir ifade ile bağışıklık sisteminin fast food türü yiyecekleri hastalık yapan tehlikeli bir mikrop olarak algıladığını ortaya koyuyor.” diyor ve ekliyor: “Araştırma, Batı tarzı diyetin bağışıklık sistemini uzun vadede enflamasyonu tetikleyen diğer etkenlere karşı da aşırı duyarlı hale getirdiğini gösteriyor. Farelere tekrar sağlıklı diyet verilmesiyle akut enflamasyon gerilemekle beraber bağışıklık sistemi hücrelerinin ve bunların öncülerindeki genetik değişiklikler devam ediyor. Bu araştırma ile trans yağlar, işlenmiş un, şeker ve katkı maddelerinden zengin yiyecek ve içeceklerin kronik enflamatuar hastalıklara davetiye çıkardığı kanıtlanmış oldu. Siz de fast food gıdalara bağışıklık sisteminiz gibi davranıp tepki gösterin.”
“BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ZARARLI ETKENLERDEN KORUMALIYIZ”
Prof. Dr. Küçükusta pek çok doktor gibi kendisine de her gün “Doktor Bey, bağışıklık sistemini nasıl güçlendirebiliriz? Hangi ilacı alalım, ne yiyelim, ne içelim?" sorularının sorulduğunu belirtiyor. Ama Küçükusta’ya göre öncelikle mühim olan, besin ya da gıda takviyesinden çok mevcut bağışıklık sistemimizi korumak: “İnsanlar, genellikle öyle herkesin bildiği şeylerin değil de kimsenin bilmediği gizemli bir formülün veya adı duyulmadık bir bitkinin peşindeler. Ekinezya, aloe vera, sardunya kökü ve benzerlerine dudak büktüklerini; beta glukan'a, omega 3'e, balık yağına, üzüm çekirdeğine, keten tohumuna yüz vermediklerini biliyorum. Mozambik havucu, Bolivya lahanası, Endonezya hurması, Lâponya palamudu, Alaska sarmaşığı ekstresi gibi sıra dışı bir ürün için her türlü fedakârlığa da, masrafa da hazırlar. Allah büyük çoğunluğumuza mükemmel bir bağışıklık sistemi vermiştir. Bizim onu güçlendirmemize gerek yoktur. Sağlıklı olabilmek için onu zararlı etkenlerden uzak tutmamız yeterlidir. Üstelik bağışıklık sistemini kuvvetlendiren müthiş bir ilaç da, besin de yoktur. Daha doğrusu eczanelerde veya aktarlarda yüzlerce bu tür ürün vardır ama hiçbirinin etkinlikleri bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Çok az kişide doğuştan gelen bazı hastalıkların kortizon ve kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etkisiyle ortaya çıkan bağışıklık bozuklukları vardır. Bunlar mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından takip ve tedavi edilmeleri gereken ciddi durumlardır. Biz sağlıklı insanların yapmaları gereken; bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek değil, onu zararlı etkenlere karşı korumaktır.”
Genellikle “Bağışıklık sistemi veya vücut direncimiz çok düşük olduğu için hastalanıyoruz." deniyor. Bunun için piyasada pek çok ilaç var. Bu ilaçların bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği ne kadar doğru? Prof. Dr. Küçükusta bu konuda da şunları söylüyor: “Bu ilaçları hiç hasta olmadan kullanmaya başlıyoruz. Havalar sonbahara döndükten itibaren günde bir tane, bazıları sabah akşam, inanılmaz derecede çok tüketilen vitamin destekleri var. Bunlar gerçekten doğru mudur, bir işe yarıyor mu? Bunların hiçbirinin bilimsel ölçütlerle gösteren güvenilir bir kanıt yok. Bunların hepsi bu tür ürünleri üreten firmaların desteğinde yapılan, yöntemleri tartışmalı, az sayıda hastadan oluşan, kontrol grubu olmayan çalışmalara dayanıyor. Bunların tümünde ortaya çıkan en iyi sonuç şu: Hastalık süresini 8 veya 12 saat kısaltıyor ya da hastalık belirtilerini birazcık azaltıyor. Yani etkisi en fazla bu kadardır. Vitamin alınması, bitkisel destekler alınması gibi bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddia edilen pek çok kimyasal madde var. Bunların hiçbirinin kesin, güvenilir, bilimsel kanıtı yok.” Peki bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği iddia edilen vitamin ve ilaçların içinde hangi maddeler var? Prof. Dr. Küçükusta şöyle yanıtlıyor: “Bir kere bitkisel ürünler var. En meşhuru 'ekinezya' diye bir bitki var veya 'aloe vera' diye bir zamanlar adından çok söz ettiren bir bitki var. Sardunya kökünden elde edilen bir takım şeyler var, çinko diye bir mineral var. C vitamini, D vitamini gibi bir takım vitaminler var. Bunların hepsi doğru ama özellikle ülkemiz şartlarında insanlar özel bir gayret sarf etmiyorsa bir vitamin eksikliği olması veya bağışıklıklarının bozulması bence söz konusu değil. Yani siz özel bir gayretle ben hiç çinko almayayım veya C vitamini, D vitamini almayayım gibi bir gayrette bulunmuyorsanız sizde bu vitaminlerin veya bağışıklığı kuvvetlendiren maddelerin eksikliği gibi bir durumun ortaya çıkması söz konusu değil.”
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ KORUYACAK 14 TAVSİYE
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, bağışıklık sistemimizi korumak için neler yapmamız gerektiğini şöyle sıralıyor: