Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1035
Sağlıklı Yaşam
Asıl Soru Şu; Bağışıklık Sistemimizi Nasıl Koruruz?
Bağışıklık sistemi kavramı her zaman gündemimizdeydi. Vücudun kendi doğal korunma kalkanı olan bu sistem, içinde olduğumuz salgın dolayısıyla daha çok konuşulur oldu. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’ya göre asıl mesele, bağışıklığımızı nasıl güçlendiririz çabasından çok, mevcut gücünü nasıl koruruz üzerine düşünmek ve çalışmak olmalı.
Bağışıklık sistemi (immün sistem) tıp dünyasının ve halkın her zaman gündemindeydi… Bir şekilde hepimiz bu kavramı biliyorduk. Ama içinde bulunduğumuz bu koronavirüs salgını günlerinde, bu kavramın önemi arttı. Her rahatsızlığa ve mikroba karşı vücudun kendi doğal kalkanı olan bağışıklık sisteminin aslında ne kadar önemli olduğunu daha derinden kavradık. Peki aslında, bağışıklık sistemi nedir, nasıl çalışır? Onu korumak ve güçlü tutmak için neler yapılır? Literatüre giren önemli tıp makalelerinden öğrendiğimize göre, bağışıklık sistemi canlıyı dışarıdan gelen her türlü yabancı madde ve biyolojik etkene karşı koruyan, özelleşmiş hücre ve dokulardan oluşan mükemmel bir sistem. Bağışıklık sistemi aslında çok kapsamlı ve başarıyla işleyen bir sistem. Basit anlatımıyla; birçok askeri olan büyük bir ordu gibi düşünebilirsiniz. Bu askerler vücuda yaklaşan bir tehlike yani hastalık olduğunu fark ettikleri an savunmaya geçer. Dahası bu askerler o tehlikeleri görür, hafızasına yerleştirir ve bir sonraki yaklaşımlarında anında tanıyarak önlemlerini alır.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ DOĞUMLA BİRLİKTE ÇALIŞMAYA BAŞLIYOR
Bir bebek doğumla birlikte anne karnından ayrılır ayrılmaz dış ortamda sayısız mikroorganizma ve yabancı maddeyle karşı karşıya kalır. Bağışıklık sistemi doğumla birlikte kusursuz bir şekilde çalışmaya başlamaktadır. Günümüzde bağışıklık sisteminin işleyişi ve organlarının çok detaylı bir şekilde çözülmesi sayesinde birçok hastalığın da önüne geçilmiş veya tedavi sürecinin kısaltılması sağlanmıştır. Bağışıklık bilimine “immünoloji” adı verilmektedir. Bu terim ise Eski Roma’da askerlikten muaf yani korunmuş asiller için kullanılan “immunitas” kelimesinden türetilmiştir. Bağışıklık sisteminin insan vücudundaki görevinin gerçekleşmesi bazı organ ve dokuların iş birliği sayesinde olmaktadır. Bu organlar genel olarak lenfoid dokulu organlardır. Bağışıklık sisteminin temel öğeleri akyuvarlar, kemik iliği, lenf sistemi, hormonlar ve bazı proteinlerdir.
VÜCUT FAST FOOD YİYECEKLERİ MİKROP OLARAK ALGILIYOR
Fast food tarzı beslenmenin ise bağışıklık sistemini bozduğunu, sistemin bu tür yiyecekleri mikrop olarak algıladığı yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Araştırmayı ilk olarak gündeme taşıyan, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta “Trans yağ ve şekerin yüksek olduğu, lif oranı düşük Batı tarzı diyetle beslenen farelerin bağışıklık sisteminin, hastalık yapan bakterilerle oluşan enfeksiyonlara benzer tepkiler verdiği tespit edildi. Bu başka bir ifade ile bağışıklık sisteminin fast food türü yiyecekleri hastalık yapan tehlikeli bir mikrop olarak algıladığını ortaya koyuyor.” diyor ve ekliyor: “Araştırma, Batı tarzı diyetin bağışıklık sistemini uzun vadede enflamasyonu tetikleyen diğer etkenlere karşı da aşırı duyarlı hale getirdiğini gösteriyor. Farelere tekrar sağlıklı diyet verilmesiyle akut enflamasyon gerilemekle beraber bağışıklık sistemi hücrelerinin ve bunların öncülerindeki genetik değişiklikler devam ediyor. Bu araştırma ile trans yağlar, işlenmiş un, şeker ve katkı maddelerinden zengin yiyecek ve içeceklerin kronik enflamatuar hastalıklara davetiye çıkardığı kanıtlanmış oldu. Siz de fast food gıdalara bağışıklık sisteminiz gibi davranıp tepki gösterin.”
“BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ZARARLI ETKENLERDEN KORUMALIYIZ”
Prof. Dr. Küçükusta pek çok doktor gibi kendisine de her gün “Doktor Bey, bağışıklık sistemini nasıl güçlendirebiliriz? Hangi ilacı alalım, ne yiyelim, ne içelim?" sorularının sorulduğunu belirtiyor. Ama Küçükusta’ya göre öncelikle mühim olan, besin ya da gıda takviyesinden çok mevcut bağışıklık sistemimizi korumak: “İnsanlar, genellikle öyle herkesin bildiği şeylerin değil de kimsenin bilmediği gizemli bir formülün veya adı duyulmadık bir bitkinin peşindeler. Ekinezya, aloe vera, sardunya kökü ve benzerlerine dudak büktüklerini; beta glukan'a, omega 3'e, balık yağına, üzüm çekirdeğine, keten tohumuna yüz vermediklerini biliyorum. Mozambik havucu, Bolivya lahanası, Endonezya hurması, Lâponya palamudu, Alaska sarmaşığı ekstresi gibi sıra dışı bir ürün için her türlü fedakârlığa da, masrafa da hazırlar. Allah büyük çoğunluğumuza mükemmel bir bağışıklık sistemi vermiştir. Bizim onu güçlendirmemize gerek yoktur. Sağlıklı olabilmek için onu zararlı etkenlerden uzak tutmamız yeterlidir. Üstelik bağışıklık sistemini kuvvetlendiren müthiş bir ilaç da, besin de yoktur. Daha doğrusu eczanelerde veya aktarlarda yüzlerce bu tür ürün vardır ama hiçbirinin etkinlikleri bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Çok az kişide doğuştan gelen bazı hastalıkların kortizon ve kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etkisiyle ortaya çıkan bağışıklık bozuklukları vardır. Bunlar mutlaka konunun uzmanı bir hekim tarafından takip ve tedavi edilmeleri gereken ciddi durumlardır. Biz sağlıklı insanların yapmaları gereken; bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek değil, onu zararlı etkenlere karşı korumaktır.”
Genellikle “Bağışıklık sistemi veya vücut direncimiz çok düşük olduğu için hastalanıyoruz." deniyor. Bunun için piyasada pek çok ilaç var. Bu ilaçların bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği ne kadar doğru? Prof. Dr. Küçükusta bu konuda da şunları söylüyor: “Bu ilaçları hiç hasta olmadan kullanmaya başlıyoruz. Havalar sonbahara döndükten itibaren günde bir tane, bazıları sabah akşam, inanılmaz derecede çok tüketilen vitamin destekleri var. Bunlar gerçekten doğru mudur, bir işe yarıyor mu? Bunların hiçbirinin bilimsel ölçütlerle gösteren güvenilir bir kanıt yok. Bunların hepsi bu tür ürünleri üreten firmaların desteğinde yapılan, yöntemleri tartışmalı, az sayıda hastadan oluşan, kontrol grubu olmayan çalışmalara dayanıyor. Bunların tümünde ortaya çıkan en iyi sonuç şu: Hastalık süresini 8 veya 12 saat kısaltıyor ya da hastalık belirtilerini birazcık azaltıyor. Yani etkisi en fazla bu kadardır. Vitamin alınması, bitkisel destekler alınması gibi bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddia edilen pek çok kimyasal madde var. Bunların hiçbirinin kesin, güvenilir, bilimsel kanıtı yok.” Peki bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği iddia edilen vitamin ve ilaçların içinde hangi maddeler var? Prof. Dr. Küçükusta şöyle yanıtlıyor: “Bir kere bitkisel ürünler var. En meşhuru 'ekinezya' diye bir bitki var veya 'aloe vera' diye bir zamanlar adından çok söz ettiren bir bitki var. Sardunya kökünden elde edilen bir takım şeyler var, çinko diye bir mineral var. C vitamini, D vitamini gibi bir takım vitaminler var. Bunların hepsi doğru ama özellikle ülkemiz şartlarında insanlar özel bir gayret sarf etmiyorsa bir vitamin eksikliği olması veya bağışıklıklarının bozulması bence söz konusu değil. Yani siz özel bir gayretle ben hiç çinko almayayım veya C vitamini, D vitamini almayayım gibi bir gayrette bulunmuyorsanız sizde bu vitaminlerin veya bağışıklığı kuvvetlendiren maddelerin eksikliği gibi bir durumun ortaya çıkması söz konusu değil.”
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ KORUYACAK 14 TAVSİYE
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, bağışıklık sistemimizi korumak için neler yapmamız gerektiğini şöyle sıralıyor:
- Bağışıklık sisteminin en büyük düşmanlarının başında ilaçlar gelir. Asla kendiliğinizden ve gelişi güzel ilaç kullanmayın. Doktorunuzla bile size yazılan ilaçların gerçekten gerekli olup olmadığını mutlaka tartışın. Benden duymuş olmayın ama birçok hastalığın ilaç almadan da kendiliğinden geçtiği, en büyük ilaç israfının modern tıptan kaynaklandığı aklınızda olsun.
- Asla sigara içmeyin ve sigara içilen ortamlarda da daha önce sigara içilmiş yerlerde de bulunmayın. Hatta sigara içen kişileri evinize dahi almayın. Komşuda içilen sigara bile sağlığınızı etkileyebilir. Tabii sigara içiyor diye komşunuzla kavga etmeyin ama mümkünse sigara içilmeyen apartman dairelerinde veya müstakil evlerde yaşamayı tercih edin.
- Bırakın aksırıncaya tıksırıncaya kadar içmeyi, alkollü içecekleri koklamayın bile. Gündebirkadehşarabınveyaviskinininsanhayatınıuzattığıyalanınıiçkiüreticilerinin çıkardığını unutmayın.
- Beslenmenize özen gösterin. Bağışıklığı kuvvetlendiren mucize bir bitkinin olmadığını bilin. Mevsiminde çıkan her türlü sebze, meyve ve yeşillikleri makul miktarlarda yiyin. Bu tür yiyecekleri mümkün olabildiğince çiğ olarak veya haşlama olarak yemeyi tercih edin. Fastfood adıyla bilinen pizza, hamburger, patates kızartması gibi hazır gıdaları, ambalajlanmış besinleri, sosis, salam gibi işlenmiş etleri kesinlikle yemeyin. Mısır şurubundan yapılmış tatlıların adını ağzınıza bile almayın. Gazlı içecekleri ve hazır meyve sularını evinize sokmayın; günlük şişe sütü, ayran, kefir, soda, taze sıkılmış meyve suları ise sofranızdan eksik olmasın. Haftada 1-2 kere taze balık yiyin.
- Allah'ın "Yürü ya kulum" sözü aklınızdan çıkmasın. Tüm işlerinizi kendiniz yapın, gideceğiniz yerlere yürüyerek gitmeye bakın. Her gün en azından yarım saat spor yapın.
- Güneşli günlerde kol ve bacaklarınıza yarım saat güneş banyosu yaptırın. Güneş ışınlarının vücudun savunma sistemini güçlendirici etkileri vardır. D vitamini oluşumunu artırır, kalsiyum metabolizmasına destek olur.
- Düzenli uyku vücudumuzu enfeksiyonlara karşı güçlendirir. Günde ortalama 8 saat uyuyun. Mümkün olduğu kadar hep aynı saatlerde yatağa girin. Erken yatın, erken kalkın.
- Mümkünse her gün ılık duş alın. Duş, vücuda dirilik, enerji ve güç verir. Günün yorgunluğunu daha kolay atarsınız. Sauna da sağlık için yararlıdır. Terleyerek vücudunuzu toksinlerden arındırabilirsiniz. Vücudun bir sıcak bir soğuk suya maruz kalması kan dolaşımını canlandırır. Haftada bir gün sauna yeterlidir.
- Dişlerinizi ve diş etlerinizi günde en az iki kere fırçalayın. Pahalı diş macunlarının faydadan çok zarar verebileceğini; mekanik temizliğin yeterli olduğunu bilin.
- Her gün birkaç kez ağzınızı soğuk suyla gargara yaparak temizleyin. Çürük dişleriniz varsa mutlaka bir diş hekimine görünün.
- El temizliğine önem verin. Ellerinizi günde birkaç kere bol su ve sabunla yıkayın ama anti bakteriyel sabun ve jelleri kullanmayın. 1
- Stres, enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı bir faktördür. Gereksiz tartışmalardan, gerginliklerden kaçının. Güler yüzlü olun, küçük olaylardan mutluluklar çıkarmaya çalışın. Kitap, dergi ve gazete okuyun.
- Birçok solunum yolları enfeksiyonu, hasta kişilerle yakın temasla ve solunum yoluyla bulaşır. Nezle ve gripli kişilerden uzak durun, öpüşmeyin, kucaklaşmayın. Başka kişilerin, kalem, kitap, gözlük, bardak, mendil gibi eşyalarını kullanmayın. Salgınlar sırasında kalabalık ortamlara girmeyin. 14)Bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddiasıyla eczanelerde, marketlerde satılan vitaminlere, antioksidanlara, omega 3'lere, beta-glukan'a, balık yağı haplarına ve diğer bitkisel ürünlere sakın güvenmeyin. Bunların faydası bir tarafa, çok ciddi yan etkileri ve riskleri olabileceğini unutmayın.