Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1046
Teknoloji Bağımlılığı
Dijital Çağın Hastalığı: Yeni Nesil Bağımlılıklar
İnternetin hayatımızdaki yeri arttıkça bağımlılıklar da şekil değiştirdi. Kumar için mekan zorunluluğu, sanal casinolar ve bahis siteleri ile ortadan kalktı. Bilgisayar oyunları çok oyunculu ve interaktif hale geldi. Yeni nesil bağımlılık kavramını Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak ile konuştuk.
Yeni nesil diye ifade ettiğimiz teknoloji bağımlılığı ve türleri nasıl ortaya çıktı?
Günümüzde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından, teknolojiyle ilişkili olarak iki tür davranışsal bağımlılık olduğu kabul ediliyor. Bunlar; kumar bağımlılığı ve dijital oyun bağımlılığı. Bizim bir şeye bağımlılık diyebilmemiz için DSÖ’nün koyduğu çok önemli dört kriter var.
Nedir bu kriterler?
Birincisi bağımlı olunan eylemin yani davranışın hayatımızın en önemli önceliği haline gelmesi. Yani işimizden, eşimizden, çocuğumuzdan ve eğitimimizden ön plana koymamız. Zihnimizin sadece bununla meşgul olması, bütün uğraşımızın bu eylem haline gelmesi gerekiyor. Örnek olarak kişi “Ben günde 8 saat oyun oynuyorum; ama bu arada işimi de yapıyorum, ailemi de ihmal etmiyorum. Bu eylem sonucu uykusuz kalıyorum ama her işimi yolunda götürüyorum.” diyorsa buna bağımlılık diyemeyiz.
İkinci olarak bağımlı olunan eylemi kontrol edemez hale gelmemiz gerekiyor. Kontrol mekanizmasının bozulması da gerekiyor. Tüm gün oyun oynayan birisinin “Bırakacağım artık. Bundan sonra günde iki saat oyun oynayacağım.” demesini ve ertesi gün tekrar eylemini gerçekleştirmesini örnek verebiliriz. Üçüncüsü de eylemin olumsuz sonuçlarına rağmen devam etmesi gerekiyor. Uykusuz kalıyorsam, işimden uyarıyorlarsa, derslerim bozulup notlarım düşmeye başlıyorsa, yakınlarımla aram bozuluyorsa ya da sağlık problemleri yaşıyorsam, ekonomik olarak sıkıntıya giriyorsam veya para kaybediyorsam, ekonomik, sosyal, zihinsel ve bedensel olarak tüm olumsuz sonuçlara rağmen oynamaya devam ediyorsam bu kriteri karşılıyorum demektir. Dördüncüsü ise işlev kaybı. Yani artık ben biyolojik ve psikososyal olarak sağlıklı bir şekilde işlevlerimi yerine getiremiyorum demektir. Bu dört koşul bir arada olursa biz buna bağımlılık diyebiliyoruz. Dört koşul bir arada değilse bağımlılık tanımı yapamıyoruz.
Öte yandan hakkında henüz yeterli veri olmadığı için online alışveriş, pornografi, sosyal medya ve akıllı telefonların aşırı kullanılması gibi davranışların bağımlılık olarak ifade edilmemesi gerekiyor. Bunun yerine riskli kullanım, problemli kullanım ifadeleriyle bu davranışların da bağımlılık adayı olduğunun belirtilmesi gerekiyor.
Telefonu elinden bırakamayan veya sürekli oyun oynayan herkes bağımlı mıdır, bağımlılık nasıl tanımlanıyor, kriterleri nelerdir?
Telefonu elinden hiç düşürmeyen kişiler ya da pandemide günde 8-10 saat oyun oynayanlar için sadece süreye bakarak bağımlı demememiz gerekiyor. Veya sosyal medyadan hiç çıkmayan bir kişinin sadece bu davranışına da bakarak bağımlı demememiz gerekiyor. Bağımlılık diyebilmemiz için DSÖ’nün ortaya koyduğu bu dört koşulu görmemiz gerekiyor. Bunların hepsini göremiyorsak eyleme “bağımlılık” dememiz doğru değil. Kişi telefonu yanında olmadığında bir şeylerden (yeni haberlerden, gelişmelerden, arandığında bulunamamaktan) mahrum kalacağını düşünerek bu tür eylemleri yapabiliyor. Bu davranışlara bağımlılık demek doğru değil. Zira akıllı telefon artık pek çok kişinin işinin bir parçası. Bunlar FOMO (Fear of Missing Out) denilen yani sürekli bir şeyleri kaçırma korkusu olarak isimlendirilen bir durumu tanımlıyor.
Peki davranışsal bağımlılıklar yani yeni nesil bağımlılıklar ne zaman ortaya çıktı?
Kumarın tarihsel olarak çok eski bir geçmişi var. Ama online olarak baktığımızda internetin yaygınlaşması sonucu bahis sitelerinin, sanal casinoların oluşması ile birlikte 20 yıllık bir geçmişi var. Video oyunları ise 40 yıllık bir tarihe sahip. Video oyunlarının başlangıcı 1980'lerin başına dayanıyor. Amerika'da 1983 yılında yayınlanmış bir makalede çok uzun süre video oyunu oynayan bir çocuğun yaşamış olduğu sorunlar konu ediliyor örneğin. Son 10 yılda ise çok oyunculu internet oyunlarının yaygınlaşmasıyla bu durum daha da artmış durumda. Ben dijital oyunu ve kumarı yeni nesil bağımlılık olarak tanımlamak istemiyorum açıkçası. Belki günümüzde ilgi odağı olduğu için yeni nesil bağımlılık tanımlamasını tercih ediyoruz. Ama aslında kumar da dijital oyunlar da eskidi artık. Tarihleri eski fakat şekil değiştirdi, çok oyunculu hale geldi. Ayrıca oyunların türleri de değişti. Örneğin e-spor gündeme geldi. Federasyonu kuruldu. Olimpiyatlar başladı. Ve bunlar daha çok bizim ilgimizi çekmeye başladı.
“ÇOCUKLARA HAYAL SATILIYOR”
E-spor için bağımlılık tanımını kullanabilir miyiz peki?
Henüz e-spora bağımlılık demek için çok erken. Profesyonel bir uğraş e-spor. Şu an için e-spora da bağımlılık denmesine taraftar değilim. Çünkü e-spor oynayan herkes bağımlı değil. Bazı gençler için bağımlılığa giden yolu kolaylaştıran bir eylem.
Ama bu riskli bir durum. Bütün futbol oynayan çocukların gönlünde büyük kulüplerde profesyonel sporcu olarak oynama hayali vardır. Ama on bin çocuktan bir tanesi profesyonel olarak futbol oynayabilir. E-spor’da da durum bu şekilde. Örneğin şimdi 20 milyon çocuk ve genç oyun oynuyor. Bunun taş çatlasın 100 tanesi bilemediniz, 200 tanesi ligde oynayan e-sporcu olabilir. Diğerleri için hayal satılıyor ve bu çocuklar risk altında. 20 milyon çocuğa yazık oluyor. Kimisi oyunlara bağımlı oluyor ve bu çocukların hayatları mahvoluyor. Bu yüzden e-sporun kendisine karşı olmaktan çok e-sporun bu kadar popüler hale getirilmesinden, bu kadar yaygınlaştırılmasından, herkesin yapabileceği bir şey gibi düşünülmesinden ve çocukların, gençlerin hayatlarının mahvedilmesinden rahatsızım.
BEYNİN ÖDÜL MEKANİZMASI BOZULUYOR
Yeni nesil olarak tabir edilen bağımlılıklar ile diğer bağımlılıklar arasında ne tür benzerlikler ve farklılıklar mevcut?
Yeni nesil bağımlılıklarla eski bağımlılıklar arasındaki benzerlikleri şöyle açıklayabiliriz… Bağımlılığın türü; ister davranışsal bağımlılık olsun, isterse kimyasal bağımlılık olsun, hepsi beynin ödül mekanizmasıyla ilgilidir. Beynimizde ödül yolakları (dopamin yolakları) dediğimiz bir mekanizma var. Uyuşturucu ya da alkol alındığında, sigara içildiğinde veya kumar oynandığında beynin ödülle ilgili bu merkezleri aktive oluyor. Normal insan beyni, günlük yaşamda ortalama bir ödül doygunluğuna sahiptir. Bu doygunluk insanın kendini iyi hissettiği, mutlu olduğu durumu ifade ediyor. Fakat dışarıdan bir madde alındığında, oyun oynandığında, kumar oynayıp kazandıkça ya da dijital oyunda derece atladıkça beyindeki dopamin düzeyi artış gösteriyor. Yani kişinin kendini iyi hissetme, mutlu hissetme, coşkulu hissetme hali (haz durumu) artış gösteriyor.
Hangi bağımlılık türü daha hızlı meydana geliyor?
O maddeyi kullanmadığımızda, oyun veya kumar oynamadığımızda bu seviye tekrar eski haline geliyor. Ama artık yeni yüksek seviyeyi gördüğü için beyin burayı istiyor. Eski hali kişiye artık tat vermemeye başlıyor. Kişi kendisini sıkıntılı hissetmeye başlayıp, kaygı yaşıyor. İşte bağımlılık dediğimiz şey aslında beynin ödül mekanizmasının bozulması anlamına geliyor. Davranışsal bağımlılık olduğunda bunu biz eylemlerimizle tekrarlıyoruz. Bu eylemler de beynimizde birtakım kimyasal değişiklikler meydana getiriyor. Ama kimyasal maddeler bunu daha hızlı yapıyor.
Bağımlılık yaratan kimyasal maddeler beynimize daha hızlı yerleşiyor. Çünkü beyne doğrudan etki ediyor. Öte yandan davranışlarımızın beyinde bir değişiklik meydana getirmesi için zaman geçmesi gerekiyor. Ve yine beynin doğrudan hücreleri ölmeye başlıyor. Veya madde aldığında beynin sinir hücreleri ölmeye başlıyor. Davranışsal bağımlılıklarda böyle bir şey söz konusu değil. Bu nedenle ikisinin biyolojik olarak yarattığı tahribat aynı değil. Ama ödül mekanizmasını bozma sistemi aynı. Böyle bir benzerlik söz konusu. Farklılık olarak da tabii ki kimyasal bağımlılıkların tahribat düzeyi daha yüksek ve kişiyi yavaş yavaş ölüme götürüyor. Fakat davranışsal bağımlılıklar kişiyi ölüme götürmüyor. Dolaylı olarak; kilo alma ya da verme, uykusuzluk, duruş bozuklukları gibi sonuçlarla bedene zarar veriyor.
YENİ NESİL BAĞIMLILIKLARDA TEDAVİ DAHA ZOR
Yeni nesil bağımlılıkların tedavileri nasıl yapılıyor?
Madde bağımlısı kişilerin tedavisi için kullanılan bazı ilaçlar ve tedavi seçenekleri mevcut. Bu yöntemlerle bağımlının vücudu zararlı maddelerden, alkolden ve uyuşturucudan temizlenebiliyor. Bağımlı zararlı maddelerden uzak kaldığı sürece hayatını daha etkili bir şekilde devam ettirebiliyor. Fakat bağımlılığın tekrar etmesi konusunda risk devam edebiliyor. Ama yeni nesil bağımlılıklarda durum farklı. Oyun veya kumar bağımlısının elinden telefonu, bilgisayarı, tableti alamazsınız. Herkeste telefon var. “Telefondaki kumarla ilgili sitelere girme.” deseniz bile telefon kişinin elinde. Telefon ya da tabletin ulaşılabilir olması yeni nesil bağımlılık tedavileri için riski devam ettiriyor. Uyuşturucu bağımlısının maddeye erişimini zorlaştırabilirsiniz, engelleyebilirsiniz; ama telefon, bilgisayar, tablet her yerde.
Öte yandan davranışsal bağımlılıklar için kesin ve net bir tedavi yöntemi yok. Diğer psikiyatrik bozukluklara yönelik ilaç tedavileri yapılıyor. Artı psikoterapi yapılıyor ve kişinin hayatına çeki düzen vermesi için başka meşguliyetler işin içine sokulmaya çalışılıyor: spor, sanat veya değişik hobiler gibi… Burada sosyal destek de çok önemli tabii. Ama dediğim gibi kişinin hayatından teknolojiyi söküp alamadığımız için risk büyük oranda devam ediyor.
DSÖ KAYGI DUYUYOR
Dünyanın yeni nesil bağımlılıklara bakışı nasıl? Dünya Sağlık Örgütü ne tür çalışmalar yapıyor, devletler tedbir politikası yürütüyor mu? Bu konuda dünya genelinde uzmanlar ikiye ayrılmış durumda. Bir grup; dijital bağımlılık olayının, özellikle oyun bağımlılığının çok abartıldığını düşünüyor.
DSÖ kriterlerine göre yapılan araştırmalarda değişik ülkelere göre yeni nesil bağımlılıklarda yüzde 1 ila 5 arasında oranlar var elimizde. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (DSM) kriterlerine göre daha önceleri yapılan çalışmalarda yeni nesil bağımlılık oranları yüzde 10-15’leri gösteriyordu. DSÖ’nün bahsettiğimiz dört başlığına göre yapılan yeni çalışmaları oranların daha düşük olduğunu gösteriyor. Oranlar yüksek değil ama yine de sorun var.
DSÖ ile çalışan diğer bir grup uzman da Yeşilay Genel Başkan Vekili Mehmet Dinç᾿in ve benim de katıldığımız etkinliklerde, “Yeni nesil bağımlılıklar önemli ve artan bir sorun. Önlem alınmazsa daha da artacak.” diyor. DSÖ veriye dayalı karar verdiği için oyun bağımlılığının bir hastalık olduğunu kabul etti ve el kitabına koydu. Bu artık tanımlanmış bir hastalık olarak literatüre girdi.
DSÖ’nün üstesinden gelemediği sorun şu: Yeni nesil bağımlılıklara dair tedavi protokolü henüz belli değil. Her ülke kendince bir şeyler yapmaya çalışıyor. Son yıllarda katılım gösterdiğimiz toplantılarda en çok tartışılan konulardan birisi de “Bunun tedavisi nasıl olacak?” sorusuydu.
UZAK DOĞU’DAKİ ALTERNATİF TEDAVİLER
Dünyada uygulanan farklı tedavi yöntemleri neler?
Batı ülkelerinde, Avrupa'da ve Amerika'da bu konuda çok ciddi bir çalışma görmüyoruz. Genel olarak şu anda dünyada yaygın tedavi yöntemi söylediğim gibi, psikiyatrik eş tanılara yönelik ilaç tedavisi ve destekleyici psikoterapi. Japonya'da, Güney Kore'de, Çin’de; bunlar daha geleneksel muhafazakar topluluklar olması hasebiyle; farklı uygulamalar da olduğunu öğrendik. Örneğin Güney Kore'de şu tür uygulamalar yapılıyor:
-
00.00 ile 06.00 saatleri arasında 16 yaşından küçük çocukların oyunlara girememesi.
-
Çocuk belli bir saat oyun oynadıktan sonra oyunun, internetin yavaşlamaya başlaması. İnternet yavaşladığında çocuk oyunda puan kazanamıyor ya da kaybediyor özellikle çok oyunculu oyunlarda. Oyun çekilmez hale geliyor ve oyunu bırakıyor.
-
“Bir saattir oynuyorsun. Kalk biraz dolaş. Daha sonra oynamaya devam et.” gibi uyarılar ekranda beliriyor.
Çin'de oyun bağımlısı çocukların askeri kamp benzeri yerlerde toplanıp birkaç ay tamamen teknolojiden uzak kalmalarına ilişkin uygulamalar yapılırken, Japonya'da oyun bağımlısı çocukların doğa kamplarına götürüldüğünü, teknolojiden arındırılmış ortamlarda zaman geçirdiklerini öğrendik. Fakat Japon araştırmacılar yöntemlerinin tedavi noktasında yeterli olmadığını ifade ettiler. Japon uzmanlar, çocukların teknolojiyle yeniden buluştuğunda süresi azalarak da olsa dijital oyun oynamaya devam ettiklerini belirtiyorlar.
“TOPLUMSAL FARKINDALIK MAALESEF YOK”
Toplumun yeni nesil bağımlılıklar konusunda bilgi ve farkındalık düzeyi nedir? Bilinçlendirmek için yapılan ve yapılması gereken çalışmalar nelerdir?
Toplum olarak insanlar henüz bu işin ciddiyetinin farkında değil. Bir şey için çok fazla bağımlılık denilmeye başlanınca iş “eğlence” haline geldi. Mesela ben birisine “Yeşilay'da çalışıyorum. Oyun bağımlılığı, kumar bağımlılığı ile ilgili olarak araştırmalar yapıyorum.” dediğimde karşımdaki kişi “Benim eşim de veya oğlum da bağımlı.” diyebiliyor. Bu durum medyada çok fazla yer buldukça insanlar yeni nesil bağımlılıkları önemsizleştirmeye başlıyorlar.
Biz Yeşilay olarak sadece bağımlılıklarla mücadele etmiyoruz. Aynı zamanda bağımlılık olmasa da bağımlılık yapması muhtemel zararlı alışkanlıklarla da mücadele ediyoruz. Bağımlılık düzeyine gelmemiş olan kumar oynama davranışının bireylere verdiği bedensel, psikolojik, sosyal ve ekonomik zararlar da Yeşilay’ın mücadele alanına giriyor. Bence Yeşilay olarak da yeni nesil bağımlılık konusunu çok fazla abartmadan ele almamız gerekiyor. Oyun bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi ifadeler yerine problemli internet kullanımı demek, aşırı oyun oynamak demek bence daha uygun bir ifade etme biçimi olur. Çünkü burada dikkate almamız gereken bir diğer sorun bağımlı grubun dışında kalanların problemli kullanımı. Bağımlı değil ama hayatı mahvoluyor.
“PANDEMİNİN ETKİSİNİ NET OLARAK BİLMİYORUZ”
COVID-19 pandemisi bu bağımlılık türlerini nasıl etkiledi?
Pandemi sürecinin özellikle internetle bağlantılı problemler üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapılan araştırmaların ilk bulguları, özellikle karantina sürecinde eve kapanmak zorunda kalan kişilerin hem kaygıyla baş etmek hem de sıkıntıdan kurtulmak amacıyla dijital teknolojileri normal zamandakine kıyasla daha fazla kullanmaya başladıklarını göstermektedir. Aynı zamanda video oyunlarında geçirilen zaman artmış, online kumar, online alışveriş, pornografi izleme davranışı ve süresi de normal zamana göre artış göstermiştir.
Doğal olarak burada akla gelen soru, pandemi sürecinin online davranışsal bağımlılıkları artırıp artırmadığıdır. Bu konuda çalışma yapan araştırmacıların bazıları, pandemi sürecinin online davranışsal bağımlılıklar üzerinde önemli bir etkisi olacağını vurgulamakla birlikte; önemli sayılabilecek bir grup araştırmacı, pandemi sürecinin ekran kullanım süresi ve problemli internet kullanımı için riskler barındırdığını; fakat bunun erken dönemde bağımlılığa neden olabileceği gibi bir sonuca varılmaması gerektiğini vurgulamaktadır.
Sonuç olarak, içinden geçtiğimiz bu pandemi sürecinin online davranışsal bağımlılıklar üzerindeki etkisinin daha net olarak anlaşılabilmesi için daha fazla ampirik araştırmaya gereksinim bulunmaktadır.
Toplumu yeni nesil bağımlılıklar konusunda bilinçlendirmek için yapılan ve yapılması gereken çalışmalar nelerdir?
Bağımlılık düzeyine gelmese de aşırı/problemli oyun oynama davranışının da dikkatle takip edilmesi gerekiyor. Özellikle ailelerin ve eğitimcilerin bu konuda önleyici çalışmalar yapması gerektiğini düşünüyorum. Problemli kullanım konusundaki durum maalesef aileleri aşmış durumda. Çok şey söylemek yerine az şey söyleyip, bir şeyi uygulamak daha değerli diye düşünüyorum. Dizilerin ve filmlerin aileler ve gençlerin hayatındaki etkisi çok yüksek. Birkaç farklı nesle, özellikle Z kuşağına hitap edecek, senaryolarıyla iyi kurgulanmış dizilerde ve filmlerde bu tür mesajların yedirilerek kullanılmasının daha değerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü anne ve babalar çocuklarına belli bir yere kadar etki edebiliyorlar. Ama diziler özellikle gençlere daha etkili mesajlar veriyor.
PROF. DR. OSMAN TOLGA ARICAK KİMDİR?
Prof. Dr. Arıcak, 1993 yılında İstanbul Üniversitesinden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını Marmara Üniversitesinde tamamladı. 1994 yılında Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde çalışmaya başlayan Prof. Dr. Arıcak, 1999 yılında yardımcı doçent oldu. Prof. Dr. Arıcak, 2006-2007 yılları arasında Indiana Üniversitesi Eğitim Psikolojisi bölümünde konuk araştırmacı, 2007-2008 yılları arasında ise Tulane Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2010 yılında Eğitim Psikolojisi alanında doçent oldu. 2013-2014 akademik yılında Harvard Üniversitesi Berkman Center for Internet and Society Gençlik ve Medya Laboratuvarında araştırmacı olarak çalışan Prof. Dr. Arıcak, halen Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Prof. Dr. Arıcak, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, Amerikan Psikologlar Derneği, Uluslararası Okul Psikologları Derneği (ISPA) Üyesi ve aynı zamanda Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi’dir.