yesilay.org.tr
69
YEŞiLAY
•
TEMMUZ 2016
esnaf, kaç zamandır görüşülemeyen şehirdeki akraba…Bayram,
herkes için bir buluşma vesilesiydi ve şehirde uğramadığı tek bir
köşekalmazdı.
Bayram geldi mi, dünya kısa bir süreliğine de olsa güzelleşirdi.
Kötü söze, asık surata, bencilliğe bayramda hiç yer yoktu. Yıl bo-
yunca yaşanan dargınlıklar bile bayramın hatırına unutuluverirdi.
Bayramsabahı, herkes bayramlıklarını giyer, günebayramlaşıla-
rak başlanırdı. Aile büyüklerinin eli öpülür, duası alınırdı. Çocuklar
için harçlıklar cepte hazır bekletilirdi. Sabahın erken saatlerinde
kapı zilinin peş peşe çalması, kimseyi rahatsız etmediği gibi se-
vindirirdi de. Şimdiki gibi kimse gelmesin diye kapı-duvar olmak,
“Bayramı misafirsiz atlattık demek” o dönemlerde mutsuzluk
sebebiydi. Aksinenekadar çokmisafir, okadar çokmutlulukde-
mekti.
Bayramşekeri uğrunaşehir turuyapmak…
Bayramın en sevindiren misafirleri, kuşkusuz ki şeker toplamak
için kapınızda hazır bekleyen bayram çocuklarıydı. Önce apart-
mandakiler, ardından mahalledekiler ve hatta komşu mahalle-
dekiler…Şekertoplamasevdasınaküçükbirşehirturubileatılırdı.
Nerede güzel şekerler var, kim şekerin yanında harçlık da verir,
o güzel işlemeli mendilleri kimdağıtır, bu bilgilerin hepsi hızla ya-
yılırdı. Çocuklar şeker toplarken yaşlı amcaları, yalnız teyzeleri,
evlat özlemi çeken büyükleri ziyaret etmeyi de ihmal etmezdi.
Hiç unutmam, bizimmahallede bir başına yaşayan Ayşe Teyze-
miz vardı; çocuk adımları için biraz uzak bir mesafedeydi. Yine de
üşenmez bayramda ilk iş onun kapısına koşardık. Ayşe Teyze’nin
bayram geleneği, bisküvi arası lokumdu. Yanında da buz gibi bir
bardak limonata! Onunmutluluktan nemlenen gözleri, dünyanın
en huzurlu yerinde olduğumuzu hissettirirdi bize. Sıdıka Teyze
ise bayram harçlığı ve mendilleriyle ünlüydü. Erkenden giden
harçlığı kapardı! Biraz daha gecikenleri de eli boş göndermezdi
Sıdıka Teyze; mis kokulumendillerinden birini hediye ederek ço-
cuk gönlümüzü fethederdi. Poşet poşet şekerleri, ceplerinden
taşan harçlıklarıyla bayramın en şanslıları biz çocuklardık. Bay-
ram boyunca kapısında bittiğimiz her ev bize komşu, her çocuk
bize arkadaş, her bakkal amca bize dosttu. Sabahtan akşama
sokaklarda gezmek, harçlıklarımızı lunaparklarda dilediğimiz gibi
harcamak serbestti. İnsanların birbirlerine koşulsuz güvendikle-
ri, sevip saydıkları, bu davetsiz minik misafirleri baş tacı ettikleri
güzel zamanlardı.
Bayramhuzurununyansıdığı yerlerdenbiri de şehrinmezarlıkla-
rıydı. Bu dünyadan göçüp giden sevdiklerimiz, bayram boyunca
ziyaretçi akınına uğrardı. Elde taze çiçeklerle her biri tek tek zi-
yaret edilir, gözyaşlarıyla, dualarla, bir avuç suyla sevdiklerimiz
rahmetle anılırdı. Şimdilerde tatil beldelerine akan kalabalıklarla
şehrinmezarlıkları da ıssızlaştı.
Yine de bayramgüzelliklerini ısrarla yaşatmaya çalışanlar da yok
değil. Ne gariptir ki çocukluğumdakine benzer bayramlardan
birini geçen yıl bir müzede yaşadım. Son zamanlarda adını daha
sık duymaya başladığımız Baksı Müzesi; el öpüp harçlıklarını al-
mak için Bayraktar Köyü’nden kalkıp gelen çocukları ve bayram
boyunca eksik olmayan ziyaretçileriyle unuttuğum bayram
coşkusunu yeniden hissettirdi bana. Sabahın erken saatlerinde
köyün müzeye uzanan yolunda sıralanmış onlarca çocuk, kolay
kolayhafızamdan silinmeyecek şiirsel bir görüntüydübenim için.
Sevgili hocamız Hüsamettin Koçan’ın özenle müzenin girişin-
de çocukları beklemesi; her birine tek tek harçlıklarını vermesi;
gün boyu müzeye uğramaya devam eden eşi, dostu, akrabayı,
ziyaretçiyi aynı güler yüzle karşılaması… Büyükşehirlerde çok-
tan terk ettiğimiz bu güzellikleri, bozkırın tepesinde yer alan bir
çağdaş sanat müzesinde halen yaşatanlara; bayramda olur da
kapısı çalar diye şekerleri, harçlıkları, buz gibi kolonyaları hazırda
bekletenlere selamolsun. Dünya dönüyorsa biraz da bu insanlar
sayesindedönüyor işte.