S
ekiz yıl boyunca Mimar
Sinan Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi’nde öğretim
görevlisi olarak çalışan Gül
Ergi’nin kariyerinde koleksiyon
danışmanlığı önemli bir yer
tutuyor. Çocukluğundan beri
sanat çevresinin içinde olan ve
babası da şair ve müzisyen olan
Ergi için resmin ayrı bir yeri var.
Ailece koleksiyoner olan Ergi’nin
koleksiyonu; klasik, empresyonist
ve oryantalist dönemlere ait
resimlerden oluşuyor. Ergi
resim koleksiyonerliğini şöyle
tanımlıyor: “Koleksiyon sahibi
olmak için önemli sanatçıların,
en iyi dönemlerine ait çalışmaları
bir araya toplamak gerekiyor.
Her iyi sanatçının her eserine
‘değerli’ denemez. Sanatçının
en iyi dönemine ait çalışma
bulmak burada önemli bir
kriter.” Gül Ergi için öncelik
U
zun yıllar eğitimcilik
yapanMehmet Akkaya,
Türkiye’nin her köşesini
dolaşırken o şehrin kültürü
tanımak için kahvesinden
berberine kadar her yerine
gittiğini söylüyor. Halk ile
sohbet ederek onlardan
yaşadıkları bölgeye dair hikayeler
dinlemeye gençlik yıllarından
beri meraklı olduğunu söyleyen
Akkaya, “Bakmakla ilgili bir
durum bu. Her şeye bakarım
ve aradığım şeyin dışında da
karşıma hep bambaşka şeyler
çıkar” diyor. Koleksiyoner
olarak tanımlanmaktan ziyade
biriktirmeyi ve toplamayı
seviyor Akkaya. Bunu da şöyle
açıklıyor: “Haz ve merak duygusu
beni tetikliyor. Topladığım
tespihleri kategorize etmiyorum.
Türkiye’nin neredeyse her şehrine
gittim ve oralarda karşıma çıkan,
birbiriyle uyumlu resimler
biriktirmek olmuş. Ergi, “Resim
resmi kırar diye bir tabir vardır.
Farklı akımlara ait resimleri
yan yana düşünemem” diyor.
Danışmanlık yaptığı kurum
veya kişilere de bu yönde
yönlendirmeler yapıyor. Bir de
tabii beğendikleri, onlara iyi gelen
resimleri seçmelerini tavsiye
ediyor: “Çünkü bir koleksiyon
evinizde sergileniyorsa onunla
yaşıyorsunuz, duvarlarınızda
hep onları görüyorsunuz ve hatta
çocuklarınıza bırakıyorsunuz.
Dolayısıyla ailenin tüm
bireylerinin de hoşuma giden
seçimler olmalı.” Gül Ergi’nin
resim koleksiyonundaki en özel
tablolar ise babasının kendisine
hediye ettikleri. Bunlar arasında
özellikle, Mahmut Cuda ve Vecih
Bereketoğlu’nun gül motifli
tablolarını sayıyor.
estetik olarak hoşuma giden
tespihleri topladım. Bunun
yanı sıra Gürcistan, Yunanistan,
Mısır, Mekke gibi yerlerden de
tespihmodelleri edindim. Gittiği
yerlerden bana tespih getirenler,
hediye edenler oldu. Hatta
bazı seyahatlerde, biri elimde
görüp beğenirse ona vermek
için yanımda iki tane tespih
bulundururum. Geçmişte de
bana hediye edilen tespihler veya
değiş-tokuş yaptıklarımız oldu.
Tespih bana manevi bir mutluluk
ve heyecan veriyor.” Gündelik
hayatında tespih kullanmayan
Mehmet Akkaya’nın yaklaşık 80
parçadan oluşan tespihlerinin
içinde kehribar, gül ağacı ve Oltu
taşından olanları en gözdeleri.
Mehmet Akkaya için bir tespihin
değeri onu yapan ustanın işçiliği
ile doğru orantılı; ancak önceliği
görme ve beğenme üzerine.
Gül ERGİ
SANATDANIŞMANI &KOLEKSİYONER
MehmetAKKAYA
EĞİTİMCİ
“Profesyonel hayatı
mutlakabir hobi ile
desteklemekgerekiyor.”
“Tespihbanamanevi bir
mutluluk veheyecanveriyor”
MAYIS 2017 243