lar için azaltmadır. On içiyorsa dokuza düşürece-
ğiz; önce zarar azaltacağız. Ama karşınıza gelen
madde bağımlısına ‘artık bir daha madde kullan-
mayacaksın’ derseniz zaten o kişi ikinci defa kar-
şınıza gelip oturmaz. Çünkü hayatında herkes
ona ‘maddeyi bırak ölürsün, şu olur, bu olur’ di-
yor. Kendisi de biliyor bunu. Terapiye devam et-
mesi için ona başka bir şeyler vermeniz gereki-
yor. Yani sizin terapist olarak söylediğiniz şe-
yin diğer insanların söylediklerinden farklı ol-
ması gerekiyor. Bu da bırak ya da bırakma bu se-
nin kararın; ama gel azaltalım demek oluyor. Ke-
sinlikle bireysel danışma yapacaksınız. Fakat ya-
pılan çalışmalar şunu gösteriyor ki grup çalış-
maları da madde bağımlıları için çok işe yarıyor.
Çünkü o grubun birlikteliği, benzer şeyleri yaşa-
mış olmaları, aynı kötü duruma düşmüş olma-
ları, aynı şeyleri hissetmeleri ve birisi beni anlı-
yor ya da benim başıma gelen başkalarının başı-
na da gelmiş, ben tek değilim duygusu o ortaklık
ve birliktelik bir süre sonra madde bağımlıları-
nın biraz daha çabuk değişmesine yarıyor. Birey-
sel tedavi şart ama bunun yanında grup tedavisi,
aile desteği, okuldaysa eğer okul arkadaş ve öğ-
retmenlerinin bağımlıyı desteklemesi, bir bütün
olarak bağımlılığa bakılması önemli.
Türkiye’de durum nasıl? İnsanlar bu kadar çok açık
mı bu tedaviye?
Gerçek şu ki en iyi aileler bile üçüncü seansın
sonunda terk ediyorlar, vazgeçiyorlar gelmek-
ten. Bir danışanım var. Çok uzun zamandır oğlu
madde bağımlısı. Ailecek gördüm çok uzun za-
man kendilerini. Ve çok tesadüfi bir şekilde ge-
çenlerde beni aradı ve ‘artık ilaçlarını da kul-
lanmıyor, yapacak hiçbir şey kalmadı, ben diğer
çocuklarımın sağlığını da düşünmeliyim.’ dedi.
Artık ne yaparsa yapsın bırakacağım noktasın-
da anne. Fakat bir anneyi ya da babayı bu nok-
taya getirmek önemli bir örselenmişlik demek.
Bunu es geçmemek lazım. Demek ki bu insanlar
senelerce neler yaşamışlar ki artık pes ediyorlar.
Çünkü hiç kimse durduk yere kendi çocuğun-
dan bu kadar çabuk vazgeçmez.
En sivilize aileler bile seanstan kaçıyor.
En sivilize, en modern görünen aileler bile dört,
beş defa seansa geliyorlar sonra kaçıyorlar. Çün-
kü söylenenleri duymak istemiyorlar. ‘Bu çocu-
ğun böyle olmasının sebebi sizsiniz. Siz bu çocu-
ğa düzgün sınır koysaydınız, hayır deme becerisi-
ni öğretseydiniz, sınırlarınızda tutarlı olsaydınız,
uygun yetiştirme tarzı ile yaklaşsaydınız çocu-
ğa; bu çocuk böyle olmayacaktı o zaman’ ı kimse
duymak istemiyor. Çünkü herkes sistemde baş-
ka birisini kara koyun olarak gösterip bütün suçu
onun üstüne atmak istiyor. ‘Bu mu, bir işe yara-
maz, bir baltaya da sap olmaz. Madde bağımlısı
zaten.’ deyip çocuğu hedef olarak gösterebiliyor-
lar. Bazı aileler de rol model olarak çok iyi aileler.
Ama bir bakıyorsunuz çocuğu yetiştirme tarzları
uygun değil, sınır koymamışlar çocuğa. Çocuğu
bir birey olarak görmemişler. Özgürlüğü bu an-
lamda kısıtlamışlar, yok saymışlar. Çocuk da ben
iyi bir şey yapsam ailem anlamıyor, kötü bir şey
yapsam laf söylüyorlar; bari kötü bir şey yapayım
da haksız çıkarmayım ailemi diyor. Muhafazakâr
ailelerin çocuklarında da maalesef madde kulla-
nım oranı çok fazla. Farkında olmadan yapılan
baskı bunu tetikleyen bir neden.
Terapide amaç relaps denilen
tekrar madde kullanımı isteğinin
artmasına engel olmaktır.
“