Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  39 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 39 / 84 Next Page
Page Background

HAZİRAN 2018 39

Dolayısıyla kanserle

mücadelede, beden, zihin

ve ruhsallık olmak üzere üç

alan bir etkileşim dinamiği

içindedir. Hem hastalığın hem

de tedavinin getirdiği bedendeki

yoğun değişimler, zihinlerdeki

kansere dair olumsuz algılar,

geleceğe dair kaygılar ve daha

pek çok duygulanım, bunun

yanı sıra sosyal ve iş hayatındaki

değişimler devreye girer.

Kanıtlanmış bilimsel bulgular,

stresin bağışıklık sistemini

olumsuz etkilediğini gösteriyor.

Bazen, hasta yakınları kişiyi

stresten uzak tutmaya, sürekli

onu mutlu etmeye çalışıyor

hatta bazen bu “mutlu olma

baskısı” diyebileceğimiz bir

boyuta ulaşıyor.

Moralin iyi olması, kişinin

tedaviye inanması, hastalığın

gidişatına dair umutlu olması,

tedavinin gerekliliklerine

uyumlu olması olumlu katkılar

sağlıyor. Ancak bu, kişinin

bir Polyanna olması gerektiği

anlamına gelmez. Genel olarak,

biz ruhsallık, zihin ve beden

arasında bir uyumlanma ve

denge ararız.

Bilimsel olarak, multifaktöriyel

bir hastalık olarak kanserde

“Duygusal, zihinsel ve ruhsal

durumun tedaviye etkisi

şudur.” diyemeyiz. Sağlıkta,

güncel yaklaşımlar kişiyi

bütüncül olarak ele alır.

Elbette, kişinin umudu, inancı

yüksekse tedaviye uyumu

daha yüksektir; stresten

uzaksa ya da hayatındaki

olumsuzluklarla beraber

olumluları da görebiliyor,

yaşama arzusu taşıyor, mizaha

yer verebiliyorsa morali daha

yüksektir; bu da hem bağışıklık

sistemine hem de tedaviye

olumlu katkılar sağlar. Doğar

doğmaz hepimiz her an hayatta

kalmaya programlanmışızdır.

Bebek, acıktığında yaygarayı

basar ve ihtiyacı giderilene

kadar tüm gücüyle ağlamaya

devam eder.

Aileüyeleri ve

yakınlarının iş

birliği yaparak

birbirlerinin

gündelikyükünü

hafifletmeleri

vebirliktedaha

uzunyolda

koşabilmeleri

önerilebilir.

Kanser tanısı alan bir kişi

her koşulda psikolojik destek

almalı mı? Değilse, hangi

durumlarda psikolojik destek

zorunlu hale gelir?

Kanser tanısı almış bir kişiye

psikolojik destek alması

önerilir. Her koşulda zorunlu

tutulacak bir şey olmaktan

çok her koşulda fayda

göreceği “önerilen” bir şey

olarak sunmak daha doğru

olur. Kanser tanısı almış bir

kişinin hayatının her alanı,

her dakikası bir anda değişime

uğrar. Sabahları aynada

gördüğü kişi bile ona farklı

gelebilir. İş hayatı, arkadaş,

aile ve eş ilişkileri etkilenmiş

olabilir. Hayata bakış açısı,

beklentileri, fikirleri değişebilir.

Nispeten uzun süren tedavi

sürecinde hemen herkesin

geçmişe dönüp yaşamını tekrar

gözden geçirdiğini, nerelerde

hata yaptığını, kimlerin ona

nasıl davrandığını, kendisinin

kendisine nasıl davrandığını,

aslında onun için önemli

olanın ne olduğunu, hayatın

aslında ne olduğunu yeniden

değerlendirdiğini söyleyebiliriz.

Bu değerli gözden geçirme

fırsatıyla kişi, kendisinin daha

huzurlu, mutlu, iyi olabileceği

çıkarımlar yapabilir, kararlar

alabilir. Böyle bir değişim

sürecinde- ki değişimlerin biraz

sarsıcı biraz sancılı olduğunu

söylemek yanlış olmaz- uygun

ve gerçekçi çıkarımlarla uygun

kararlar alıp uygulayabilmesi

için profesyonel destek alması

fayda sağlar. Şifaya kavuşan

hastalar da tedavi sonrası

normal yaşama yeniden

uyumlanırken destek almak

isteyebilir.

İkinci olarak, kişinin

duygu durumu zamana bağlı

olarak değişim gösterir. İlk

kemoterapideki duygusal

deneyimlerle beşinci

kemoterapidekiler başkadır.

Tüm tedavi süreci boyunca, kişi

normalin çok üstünde yoğun

hararetli duygular yaşayabilir

ve cevaplanması güç sorular ve

düşünceler içerisinde olabilir.

Kişi, tedavi sürecinde psikolojik

süreçlerle ilgili danışmanlık,

bilgi almak, bu süre boyunca

yakınları dâhil kimseyle

paylaşmayı tercih etmeyeceği

duygu ve düşüncelerini aktarmak,

bu engebeli deneyimde destek

amacıyla kendi isteğiyle de

gelebilir.

Bunların dışında gündelik

yaşantısını aksatacak düzeyde

öfkeli ya da üzgün/ağlama halinde

ya da kaygılı ise; uyku bozukluğu,

iştahsızlık, aşırı hareketlilik ya

da yataktan çıkamayacak kadar

halsizlik varsa; tedaviye uyumunu

olumsuz etkileyecek ya da

gerçeği yansıtmayan düşüncelere

sahipse ve bütün bu semptomlar

iki haftadan daha uzun süre

Teşhisi hastadan saklamak, geçmişten bugüne

alışılagelmiş bir tutum; ancak biz hasta için de

hasta yakını için de en iyisinin paylaşmak olduğu

konusunda bilinçlendirmeye devam etmeliyiz

Psiko-

onkolog

Elçin Biçer