Çocuklarımıza zaman ayıralım! - page 29

Altı yaşındaki bir çocuk ikinci kattaki dairenin bal-
konundan atladı ve bacakları kırıldı. Yeni başladığı
okuluna ara vermek zorunda kaldı ve bundan dolayı
bir yılını kaybetti. Çocuğa neden atladığı sorulduğun-
da: “Örümcek Adam” gibi olmak istediğini söyledi. 17
yaşındaki bir genç banka soymaya kalktı, yakalanınca
“cip almak için yaptım” dedi. Bir başkası para karşılı-
ğı adam öldürdü. Bu ve benzeri olaylar hepimizin bir
şekilde görüp-duyduğu örneklerdir ve rol model ve
değerler eğitimi konusuyla doğrudan ilgilidir. Günü-
müz toplumlarında zararlı madde kullanımı, tecavüz,
adam öldürme, hırsızlık ve benzeri ahlaksızlıklar/
suçlar ilköğretim dönemine kadar inmiştir. Peki, bu du-
rumun temel sebebi nedir? Mesela, değerler eğitimin-
den yoksunluk olabilir mi? Cevap evetse, bu konuda
medyanın, özellikle televizyonun rolü nedir? Bu
makale, değerler eğitimine televizyon özelinde medya
perspektifinden bakarak, bireyden devlete uzanan
çizgide bazı çözüm önerileri sunmaktadır.
Suçun kaynağı değer yoksunluğudur
Suçun ya da ahlaksızlığın türü ne olursa olsun, kayna-
ğının değer yoksunluğu olduğu açıktır. Bizim dünyaya
dair algılarımızı şekillendiren ve yönlendiren en temel
faktörlerden biri haline gelen medya (Kieran, 1998),
değerlere yönelik algı ve davranışlarımızı da etkile-
mektedir. Bu noktada en etkili kitle iletişim araçla-
rından biri ise, hiç şüphesiz televizyondur. Televizyon
kanallarındaki programlar, popüler kültürü pervasızca
pompalamakta, pasif durumdaki izleyiciler ise bu kül-
türe (kültürsüzlüğe mi desek!) hemen olmasa bile belli
bir zaman içerisinde teslim olmaktadırlar. Zira televiz-
yonlarda yayınlanan dizi, film, haber, reklam ve diğer
programlarda izleyicinin bilinçaltına mesajlar atılmakta
(25. kare olayı), beyin ise zamanla o mesajları işleyerek
mesaja uygun hareket etmeye başlamaktadır (Tarhan,
2011). İşte izleyicinin pasif bir şekilde mesajları alması
ve hiçbir eleştiride bulunmaması olayına, “hipodermik
iğne etkisi” denilmektedir (Giddens, 2008: 654).
Aile resmimiz değişiyor
Televizyonun her yaştan, cinsiyetten, eğitim duru-
mundan ve diğer farklı özelliklere sahip toplumun her
kesiminden izleyici kitlesine sahip olduğu düşünüldü-
ğünde; televizyonun değerler eğitimi açısından de-
ğerlendirilmesi gereken elzem bir araç olduğu açıktır.
Değerler eğitimi tabiriyle millî, mânevî ve evrensel
insani değerlerin, başta çocuklar ve genç kuşaklar ol-
mak üzere bütün topluma öğretilmesi ve uygulanması
kastedilmektedir.
İster endüstrileşme, şehirleşme, göç, teknoloji,
modernite, popüler kültür, isterse de post-moder-
nite veya başka bir sebep zikredelim, netice aynıdır:
“aile resmimiz” değişmiştir ve değerlerimiz erozyona
uğramıştır. Geçmişte değerler eğitimi zincirinin en
temel ve kuvvetli parçasını nine ve dedelerimiz oluş-
turmuş; çocuklar değerler eğitimini aile büyüklerinden
öğrenmişlerdir. Ancak aile yapısının değişmesiyle
bu müthiş muallimler aile resminin dışına çıkarılmış,
sonuçta sadece aile “çekirdek” hâle gelmekle kal-
mamış; doğal olarak değerlerde de bir çekirdekleşme
yaşanmıştır. Değerler erozyonunun bir diğer sebebi
de, yakın zamana kadar değerler eğitiminde önemli bir
rol oynayan “sokağın,” değerleri dinamitleyen bir yer
haline gelerek, negatif bir rol oynamaya başlamasıdır.
Neticede bir yandan “değerler eğitimi muallimlerini,”
diğer yandan “değerler sokağını” kaybeden çekirdek
ailede anne-baba, bu eğitimler konusunda yalnız ve
yetersiz kalmışlardır. İşte bu boşluğu televizyon menfî
bir şekilde doldurmaya başlamış ve değerler eğitimin-
den mahrum kalan nesiller de, kendilerine rol model
olarak televizyondaki karakterleri almışlardır.
Televizyon programlarını genel olarak değerlendirdiği-
mizde, bunların –özellikle çocuklar ve gençlere- de-
ğerler eğitimi konusunda faydalı olduğunu söylemek,
bugün itibariyle mümkün değildir. Bu meyanda toplum
üzerindeki olumsuz etkileri göz önünde tutulduğun-
da, değerleri komaya sokan televizyon krizini, yine
televizyon merkezli çözümlerle fırsata çevirmek ise
mümkün hatta zaruridir ve hepimize bu konuda gö-
revler düşmektedir.
Ebeveynler TV programlarında seçici olmalıdır
İlk olarak bireyler, izledikleri televizyon programların-
da seçici davranmalı, değerler eğitimine önem veren
programları izlemelidirler. Midesine alacağı en ufak bir
yiyecek kırıntısına dahi dikkat eden kimseler, bey-
Değerler eğitiminde önemli bir rol oynayan ‘sokak’
ailenin verdiği değerlerin dinamitlendiği bir yer haline
gelmiştir.
Değerler eğitimi adına rol model oluşturabilecek
karakterlerin olduğu, toplumsal dokuyla uyuşan,
milli ve manevi değerlerimizi önceleyen, her yaşa
hitap edecek seviyede programlar, özellikle diziler
hazırlanmalıdır.
yesilay.org.tr
YESiLAY
NİSAN
2014
27
1...,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28 30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,...100
Powered by FlippingBook