ailemizle paylaşmak varken
sosyal medyada harcıyor ve
başkaları ne yapmış kıskacında
debelenip duruyoruz. Yani bir
çeşit hırsızlık yapıyor, aile ile
geçireceğimiz zamandan çalıyor
ve sosyal medyaya yatırıyoruz.
Üstelik bu durumdan en çok
çocuklar etkileniyor. Çocuklar
ebeveynleriyle vakit geçirmek
ortak aktivitelerde bulunmak
ister. Ayrıca çocuklar için rol
model anne ve babasıdır. Hem
sosyal medyada daha fazla vakit
geçirerek doğru ve sağlıklı bir
iletişimi engelliyor hem de çocuk
için yanlış bir rol model oluyoruz.
Evet, sosyal bir varlığız ve iletişim
kurma eğilimi gösteriyoruz.
Sosyal medya da iletişim
kurmak ve binlerce insanı tek bir
platformda buluşturmak için ideal
bir mecra. Ancak unutulmaması
gereken bir şey var; o da
bilinçli bireyler olarak sosyal
medyadan gelen her iletiyi aklın
süzgecinden geçirmek ve sosyal
medyanın sanal gerçekliğine
kendimizi kaptırmamaktır.
Eğer gerçekten mutlu bir an
yaşıyorsanız bırakın o mutlu anın
tadını çıkarın, keyifli bir akşam
yemeğindeyseniz o anın keyfini
yanınızdakilerle paylaşın. En
özel anlarınız bırakın size özel
kalsın, en büyük heyecanlarınızı
önce sevdiklerinizle yaşayın.
Sosyal medya tüm bunlar için
bekleyebilir. Yeter ki; sosyal
medyanın sizi ele geçirmesine ve
sizi kontrol eden bir güç haline
dönüşmesine izin vermeyin.
eğleniyormuş gibi yaparak
“Ben mükemmelim” profilini
zenginleştiriyor ve bu konuda
açlık duyan “ben”i besliyorlar.
Ayrıca bu bir sosyal statü
aracına dönüştürülüyor. Artık
kim olduğunuzun bir önemi
yok. Nasıl göründüğünüzün
ve sosyal medyada insanların
karşısına nasıl bir görüntüyle
çıktığınızın bir önemi var. Pahalı
arabalar, lüks mekanlar, güzellik
ve kusursuzluk… İşte sosyal
medyanın statü değerleri bunlar!
Sosyal medyada uzun süre
zaman geçirme sonucu ortaya
çıkan “soyutlanma” durumunun
psikolojimiz üzerindeki
etkilerini değerlendirebilir
misiniz?
Emoji ve sözcüklerin devrindeyiz.
Yüz yüze iletişim yerine sosyal
medya hesaplarından iletişim
kurmayı tercih ediyor ve bunu
gerçek bir iletişim olarak
benimsiyoruz. Aslına bakılırsa
sanal kalabalıklar içinde
yalnızlaşan bireylere dönüşüyoruz.
Gerçek hayattan soyutlanıyor
ve yalnızlaşıyoruz. Yapılan
birçok araştırma göstermiştir
ki; soyutlanma kavramın birçok
zihinsel, psikolojik, duygusal
ve fiziksel rahatsızlıklara aynı
zamanda bunaltı, somatik
yakınmalar ve depresyon gibi daha
birçok sıkıntıya yol açıyor. Bunun
sebebi ise aşırı sosyal medya
kullanımının yol açtığı soyutlanma
beyne etki eden hormonları
zayıflatıyor ve bu kişilerde yüksek
oranda stres, saldırganlık ve
anksiyete görülüyor.
Sosyal medyaya olması
gerekenden fazla zaman
ayırmak ve odaklanmak çift,
aile ve diğer ilişkilerimizi nasıl
etkiliyor? Bu anlamda yapılması
ve yapılmaması gerekenler
nedir?
Zaman telafi edilmesi çok zor,
geri döndürülmesi ise imkansız
bir hazine. Ancak bizler en değerli
hazinemizi sevdiklerimizle ve
“Yüz yüze iletişim
yerine sosyal medya
hesaplarından iletişim
kurmayı tercih ediyor ve
bunu gerçek bir iletişim
olarak benimsiyoruz.
Aslına bakılırsa sanal
kalabalıklar içinde
yalnızlaşan bireylere
dönüşüyoruz. Gerçek
hayattan soyutlanıyor
ve yalnızlaşıyoruz.”
Detaylı bilgiye
ulaşmak için
kodu okutunuz.
KASIM 2017 51