Web sitemizde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezleri kullanıyoruz.
Detaylı Bilgi
Bülent İnal: “Yeşilaycıyım demeyi çok seviyorum”

Bülent İnal: “Yeşilaycıyım demeyi çok seviyorum”

Sultan Abdülhamid ve Mevlâna başta olmak üzere özellikle canlandırdığı tarihî kişiliklerle başarılı işlere imza atan sevilen oyuncu Bülent İnal ile bir araya geldik. Kendisinin de bir Yeşilaycı olduğunu ve her ortamda bunu dile getirdiğini söyleyen Bülent İnal ile yaşama ve oyunculuğa dair sohbet ettik.

“Payitaht Abdülhamid” dizisi için teklif aldığınızda böylesine büyük bir kişiliği canlandıracağınız için neler hissettiniz? Abdülhamit gibi bir karakteri canlandırmak nasıl bir duygu?
“Payitaht Abdülhamid” dizisi için teklif geldiğinde heyecanlandım tabii. Bir Osmanlı padişahını oynamayı hep istemişimdir fakat çoğu için yaşım ilerlemişti. Sultan Abdülhamid için teklif geldiğinde ufak bir tedirginlik hissettim aslında. Hakkında çok fazla kitap yazılmıştı, çeşitli videolar ve fotoğraflar vardı. Hem yarattığı duygu hem vücut dili hem de sevenlerinin kabullenmesi beni zorlayacaktı. Bu riski almak istedim. İyi ki de kabul etmişim. Oynarken çok keyif aldım, çok mutlu oldum.

Tarihi dizilerde oynamayı seviyor musunuz? Size göre bu diziler özellikle genç kuşaklara tarihi anlatmak ve sevdirmek konusunda nasıl bir misyon taşıyor?
Evet tarihi dizilerde oynamayı çok seviyorum. Farklı ve özel işler olduğunu düşünüyorum. Harcanılan emeğe saygı duyuyorum. Dizi sektörüne büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Gençlerin ve çocukların da bu dizilerden etkilendiklerini, takip ettiklerini biliyorum. “Payitaht Abdülhamid” setine yüzlerce genç ve çocuk ziyarete geldi, sohbet ettik. Ailelerin söylediği en değerli cümle şu oldu: “Bu dizilerden sonra çocuklarımız tarih kitapları okumaya, tarihi bilgileri araştırmaya başladı” Çocukların kafasında bir pencere açabilmek, onları merak ettirebilmek çok kıymetli.

Urfa’daki yaşantınızdan çocukluğunuzdan bahsedebilir misiniz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi?
1973 yılında Şanlıurfa’da doğdum. Yedi yaşıma kadar orada yaşadım. Beni ilk şekillendiren yer orasıdır. Çocukluğun insanın gelişiminde çok önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum. Hem ailemin hem de yaşadığımız coğrafyanın benim davranışlarımı nasıl şekillendirdiğini yaş ilerleyip üzerine düşününce daha iyi anladım. Küçük yaşlarımda oyuncu olmak gibi bir düşüncem yoktu. Bu hayalim daha sonraları 15-16 yaşlarımda başladı.

Teknolojinin yaşamlarımıza çokça sirayet ettiği böyle bir dönemde size göre dijitalleşmenin yaşamımıza kattıkları veya yaşamlarımızdan çaldıkları neler? Sizin teknolojiyle ilişkiniz nasıl?
Maalesef teknolojiyle aram hiç iyi değil. Biz 50 yaş civarında olanlar; teknolojinin hiç olmadığı dönemi, gelişmeye başladığı dönemi ve uçuşa geçtiği dönemi sonuna kadar yaşamış insanlarız. Arada kalıp sendeliyoruz açıkçası. Teknolojiye karşı değilim ama teknolojinin hızına adapte olmaya çalışırken gerçek hayatın ne olduğunu unutmaya başladığımızı düşünüyorum. Bana göre teknoloji, insanın hayatına katkı sağlıyorsa sorun yok. Fakat sanki teknoloji bu misyonunu aşıp hayatın olağan akışına müdahale etmeye başladı gibi. Bu da bu dönemin gerçeği diye düşünüp adapte olmaya çalışıyoruz.

Devamını okumak için tıklayınız.