yesilay.org.tr
89
YEŞiLAY
•
TEMMUZ 2015
İçkininmühlik tahribatı en ziyade şehir işçilerinin,
yorgun vücutlarında görülür. 10-12 saatlik uzun ve
yorucu işten çıkan işçi, eğer evli ise çoluk çocuğunun
ekmeğini almadan, bekâr ise fabrikanın o siyah dumanları
ciğerlerinden çıkmadan ilk tesadüf edeceği koltuk
meyhanesine girer, orada şehrin süprüntülerinden
çıkarılmış ispirtolardan yapılmış rakılarla vücudunu ve
ruhunu zehirlemeye başlar.
İşçi bu öldürücü zehre daha çıraklığında başlamıştır.
Gizli gizli içtiği tütünle gözü açılan işçi çocuğu, mahalle
çapkınları yevmiyeye geçtikleri günden itibaren rakıya
alışır. Babası muhakkak harplerin birinde şehit olmuştur.
Başıboş büyüyen bu genç, ihtiyar anası kulübesinde bir
lokma ekmek beklerken aldığı yarım lirayı da barların
tezgâhlarına bırakmaya koşar. İlk zamanlarda hafta başı
eğlenceleri şeklinde yapılan bu akşamçakıntıları, mürur-ı
zamanla, bir ızdırar ve bir ihtiyaç haline girer.
İşte bundan sonra o işçi ölmeye, katil olmaya namzettir.
İşten çıkar çıkmaz kazandığı beş on para ile balık
pazarlarında, rıhtımlarda, fabrika ve tezgâhların
yakınlarında, pis, havasız izbelere koşar. Orada, kendinden,
benliğinden geçinceye kadar içer. Eğer bir hadise
çıkmadan yolu bulup evine gidebiliyorsamuhakkak karısı,
ana babasıyla küçük birmeseleden kavga eder. Sofrada
bir kâse çorba bulunursa onu da döker. Sonra sızar, dimağı
vücudu zehirli ispirtoların ağırlığı altında yanar, uyur…
Yahut umumhanelerin birinden seçtiği dostunun yanına
gider. Kavga her gece için hazırdır. Tesadüf karşısına
bir rakip de çıkaracak olursa o gecemuhakkak birkaç
silah patlar. Yaralanır veyahut katil olur. Bekâr ise sahne
bir validenin ah u figanı ve bir gencin ölümü, diğerinin
mahpusiyeti ile nihayetlenir. Eğer evli ölecek olursa bir
ailenin hüsran ve harabiyeti sahneyi doldurur.
İşte aşağı yukarı bu şekilde devameden içki âlemleri
cemiyetin en kıymetli genç unsurlarını birer birer zehirler,
öldürür, faydasız bir hale sokar. Bu suretle dememleket ve
milletin en büyük sınıfı inkıraza doğru sürüklenir.
Bugün, harplerinmeşakkatlerini unutmak, açlık ve
sefaletlerinin ıstıraplarına karşı koyabilmek için içkiye
alışmış pek çok fakir aile reisleri vardır. Gazete sütunlarını
dolduran, mahkeme celselerini işgal eden ceraimin hiç
mübalağasız yüzde 95'i içki tesiriyle yapılmış hadiselerden
ibarettir. Tımarhaneleri dolduranların hemen hepsinin
mazisinde rakıya karşı bir iptila bulmak kabildir. Birçok
mefluçlar rakı âlemlerinin kurbanıdırlar. Yarın birer katil
olacaklarına hiç şüphe olmayan yankesici, hırsız çocukların
ekserisi sarhoş babalarla fahişe analarınmahsulüdürler.
Bunları kurtarmak, zannedersem, cemiyet ve idarenin ilk
vazifelerinden biridir. Eğer içki işçinin yoldaşı olup kalırsa
yarınki neslin ekseriyetininmütereddi, bunak olarak
cemiyetin sırtındamüstehlik birer yükten ibaret kalacağı
muhakkaktır. Bunamani olmak bugün bizimborcumuzdur.
Zira yarınki neslin çürümesinde cılız, mütereddi kalmasında
kabahatli olan garptaki sermaye ve say arasındaki
nisbetsizliktir. Umumi harpte birkaçAvrupalı muhteris
zenginin ihtirasını tatmin için zavallı köylü tarlasında temiz
havalı köyünden alınıp kan ve barut kokanmezbahalarda
süründürüldü. Eğer ölmeden terhis olunabildi ise,
memleketinemedeni şehirlerin hastalıklarını götürdü: İçki,
frengi !
Harbin sefaleti köyleri boşalttı. Şehirler yaldızlı manzaralarla
köylüyü cezp etti. Hayat pahalılığı ve işsizlik saf gençleri ister
istemez fenalığa sevk etti. Erkekler hırsız, dolandırıcı, kadınlar
fahişe oldular.
Harb-i umumi mütarekesinin ilk senelerinde içki tahribatı
arttı. Cahil ve noksan terbiyeli dimağlarda büyük aksülamel
yaptı. Zabıta vukuatı çoğaldı. Hapishanelermücrimlerle doldu.
Bu sırada içki men olunmuştu. Gizli içenler tabiatıyla azdı.
Zenginler arasında ise belki tahsilleri, belki demuhitlerinin
terbiyesi icabı pek büyük bir hadise görülmüyordu.
LakinMen-i Müskirat Kanununun ömrü kısa oldu. Lakin
memleketimizde yeniden her köşede birmeyhane açıldı.
Her lokantada bir tezgâh yapıldı. İstanbul birmeyhane şehri
halini almıştı. Memleket evlatları öldürücü zehrin elinde
mahvoluyordu.
Hükümet, Men-i Müskirat olsun, tahdit-i müskirat olsun
bütün bu husustaki kanunlarının tatbikinde daha ziyade işçi
sıhhati gözetip işçi muhitlerini hedef ittihaz etmelidir. Men-i
Müskirat devrinde de gördük ki zenginler, kibarlarmuhitinde
kanun tatbiki son derece demüşkildir.
RızaRemzi
* Hilal-i Ahdar, YeşilayCemiyeti’nin ilk ismidir. Aynı zamanda
1925yılından bu yana yayınlananYeşilayDergisi’ne de adını
vermiştir.
Hilâl-i Ahdar, 13 Temmuz 1341 (1925) *
İŞÇİ SIHHATİ VE İÇKİ