Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  15 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 15 / 84 Next Page
Page Background

Bir çok aile çocuğumun hayatı

benim gibi zor olmasın istiyor.

Farkında olmadan bu kaygı

çocuklarının hayatlarını daha

da zorlaştırıyor. Sınav kaygısı ile

bana gelen çocukların aileleri

sıklıkla sizce nasıl davranmalıyız

diye soruyorlar. Genelde cevabım

şu: Çocuğu biraz rahat bırakın

ve ekstra bir şey yapmayın.

Okullar zaten yeterince çocukları

bunaltıyor, buna bir de aile

baskısı eklenince durum daha

zor hale geliyor.

Eğitimle ilgili bu kadar kaygı

duymanın zararları var mı?

Eğitim ile alakalı kaygı

duyulması anlaşılabilir,

fakat kaygının aşırı düzeyde

olması hem aileye hem de

çocuğa zarar vermektedir.

Bu kaygı çocukların dikkat

ve konsantrasyon sorunları

yaşamalarına neden oluyor.

Bu da başarılarını olumsuz

etkiliyor. Bu anlamda aşırı

kaygının kişiye ve aileye zarar

verdiğini ifade edebiliriz.

Aileler hangi noktada hata

yapıyor sizce?

Ailelerin yaptığı en önemli

hata, daha önceki sorularda

da değindiğim gibi çocukların

istek ve beklentilerini göz ardı

etmek ve kaygı ile panik bir

şekilde hareket etmeleridir.

Sanki bir şey kaçırıyorlarmış gibi

bir şeyleri eksik yapıyorlarmış

ve çocuklarının geleceğini

mahvedecekmiş gibi hissediyorlar.

Aileler sakin kalıp çocuklarının

yanında durabilseler çocukları

daha güvende hisseder ve daha

başarılı olabilirler.

Gerçekte mutlu olmak için

başarı değil, başarılı olmak için

mutlu olmak gerekiyor. Çünkü

yaptığı şeyden mutlu olan daha

fazlasını ve daha iyisini yapmak istiyor.

Aileler sakin kalıp

çocuklarının yanında

durabilseler çocukları

daha güvende hisseder

ve daha başarılı olabilirler.

"Okullar zaten yeterince

çocukları bunaltıyor,

buna bir de aile baskısı

eklenince durum daha

zor hale geliyor."

Çalıştığımız bazı ergenlerde gördüğümüz

genellikle umutsuzluk, yetersizlik

duygusu, anne babayı hayal kırıklığına

uğratma endişesi (bu bazen ciddi bir

öfke kaynağı ve pasif-agresivite nedeni

olabiliyor) ve suçluluk duyguları oluyor.

Kaygı bozukluğu ve depresyon, bedensel

yakınmalar, uyku bozuklukları en sık

karşılaştığımız şikâyetler oluyor.

Oysa başarı ve mutluluk, birbirine bağlı

iki iyi dost, bir paranın iki yüzü gibidir. Birinin olmadığı yerde

diğerinden söz etmek anlamsız olur, eğer bir öncelik olacaksa

bunu mutluluğa vermek gerekir. Gerçekte mutlu olmak için başarı

değil, başarılı olmak için mutlu olmak gerekiyor. Çünkü yaptığı

şeyden mutlu olan daha fazlasını ve daha iyisini yapmak istiyor,

ona ulaşmak için attığı adımlardan mutlu oluyor ve ona ulaşma

inancını koruyor ve bu da onu başarıya götürüyor.

Araştırmalara göre, kendini ‘‘mutlu’’ olarak tanımlayan kişiler,

daha olumlu ve tatmin edici hayat standartlarına sahip oluyorlar.

Mutlulukla desteklenen öz güven ve eylemgücü, başarının anahtarı

oluyor.

Ebeveynlere düşen, çocuğu itmek ya da çekmek değil, çocuğun

yetenekleri doğrultusunda gitmek istediği yönde önünü açmak,

desteklemek, ona çalışması için uygun ortam hazırlamak, ihtiyacı

olduğunda yanında olacağını hissettirmek ve sorumluluk almasını

sağlamaktır. Sonuç odaklı başarıya değil, süreç odaklı gösterilen

çabaya değer verildiğinde başarı bir yan ürün olarak zaten ortaya

çıkacaktır.

Burada başarı ve performans odaklı eğitimin zararlı bir yan

etkisinden daha söz etmek isterim. O da her türlü davranış

bozuklukları ve bağımlılık. Bir şekilde bu yarışı sürdüremeyen,

dışında kalan çocuk ve ergenler alkol, sigara, uyuşturucu madde

ve oyun bağımlılığı gibi yanlış alışkanlıklara yönelebiliyor. Bunun

en büyük nedeni duygusal boşluk ve yalnızlık hissi. Ailelerin bu

konuda duyarlı olup çocuklarını yalnız bırakmamaları, onlarla

ilgilenip yetenekleri doğrultusunda spor, müzik gibi ilgi alanları

yöneltmeleri gerekiyor.

“MUTLULUKVEBAŞARI İKİ DOST”

Psikolog Kemal Özcan

Psikolog Ayhan Altaş

NİSAN 2019 15