daha dirençli hale getirilmesi
için resmi kurumların yanı sıra
artık mutlaka sivil toplumun
gönüllü katkısı da gerekiyor.
İnsanlar maddi kazançlar
için çalıştıkları gibi manevi
kazanç da elde etmek isterler.
Bunun için de sivil toplum
kuruluşunda gönüllü olarak
çalışırlar ya da bir yardımlaşma
derneğine veya vakfına maddi
yardımda bulunurlar. Müşteri
nasıl bir işletmenin velinimeti
ise gönüllüler de STK'ların
velinimetleridir. Ülkemizde
de STK’ların sayısının
artması, vatandaşlarımızın
bir çok STK’da gönüllü olarak
çalışmaya başlaması bu konuda
duyarlılığın arttığını gösteriyor.
Bu hem ülkemiz hem de insanlık
açısından çok umut verici. Bizim
2020 stratejimizin bir ayağı da
gönüllülüğü geliştirmek. Onun
için de bir hedef koyduk: Her
evde bir Kızılaycı istiyoruz.
Eğer bunu başarabilirsek
bizim geleceğe yönelik hiçbir
sorunumuz ve toplum katılımı
açısından hiçbir engelimiz
kalmayacak. Öncelikle Kızılay’ın
gönüllü sayısını 2 milyon
kişiye ulaştırmak istiyoruz.
Daha sonra dediğim gibi her
evde bir Kızılaycı, Kızılay’a
gönül vermiş bir gönüllü
olmasını arzuluyoruz. Kızılay,
toplumla bu yönde yeniden
bir bağ kurduğunda ve bunu
sürdürdüğünde gücümüze
gönüllülerimizin samimi ve
hesapsız güçleri de katılacak.
Böylece daha fazla ihtiyaç
sahibine ulaşabileceğiz, daha
katılımcı bir akılla bu hareketi
yönetebileceğiz.
Sivil toplum çalışmalarını
öğrenciliğinizden beri
sürdürdüğünüzü biliyoruz.
Özellikle gençlere, öğrencilere,
STK ve gönüllülük üzerine neler
tavsiye edersiniz? Bu çalışmalar
sizce onların hayatına ne katar?
Gençlerin STK’larda daha çok
var olması o ülkenin yerüstü
takatini kestiği insanımıza
yardımcı olmaya, diğer yandan
da başka coğrafyalarda ellerini
semaya açmış, yaradanından bir
melce soran, bir rahmet uman,
açlık ve savaşın ölümün kıyısına
sürüklediği mazlumların yükünü
hafifletmeye çalışıyoruz. Bir
çocuğa ulaşmak, bir yoksulun
yüzünü güldürmek bize bu
dünyada tadabileceğimiz en
güzel hazları ve huzuru veriyor.
Kızılaycı olarak tüm çalışan ve
gönüllülerimizle bu manevi
huzur ve sorumluluğun bilinciyle
yoğun duygular yaşıyoruz.
Yaşadığımız iç huzur bize sonraki
adım için de güç veriyor. İhtiyaç
sahiplerini, yoksulları, açlık ve
hastalık çeken kişileri gördükten
sonra artık bambaşka duygularla
işinize sarılıyorsunuz. Tüm o
başını okşadığınız çocuklar sizin
yavrularınızdan biri oluyor artık.
Kızılaycılık hem manevi huzur
hem de büyük bir sorumluluk
yüklüyor omuzlarımıza. Bir
yandan daha güçlü, daha
verimli bir Kızılay için mutfakta
çalışırken, bir yandan da
insanlığın yüzleştiği en büyük
afet ve felaketlere el uzatmaya
çalışıyoruz. Bu omuzlarımızı
acıtan, sırtımızı çatırdatan bir yük
olsa da biz derdimizle mesuduz.
Sivil toplum kuruluşları,
ülkemizde son dönemlerde daha
da önem kazandı. Toplumsal
anlamda çeşitli sorunların
giderilmesinde, duyarlılıklardan
pay sahibi olmak adına sivil
toplum kuruluşlarını ve
gönüllülük olgusunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Gönüllülük esasına dayalı olarak
kurulan ve kar amacı gütmeyen
sivil toplum kuruluşları, hem
toplumlar hem de ülkeler
için artık çok daha önemli
görevler üstleniyorlar. İnsanı ve
toplumu tehdit eden karmaşık
risklerin azaltılması, insan
evladının direncinin artırılması,
toplumların yoksulluk, afetler
ve olağan üstü durumlara karşı
“Son yıllarda Yeşilay’ın
yaptığı çalışmaları
gerçekten büyük bir
hayranlıkla izliyorum.
Özellikle gençlerle ve
çocuklarla kurduğu
bağlar, Kızılay olarak
bize de yol gösteriyor”
MAYIS 2017 135