Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  59 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 59 / 84 Next Page
Page Background

Güneşe karşı açılan ilk şemsiyelerin

yapımında yaprak ve papirüs gibi malzemeler

kullanılıyordu. Krallar, başrahipler, soylular

gibi ayrıcalıklı zümre için beyaz tenlerini

güneşe karşı koruyan özel bir kalkandı şemsiye.

Mezopotamya, Mısır,

antik Roma, Çin derken

dolaşa dolaşa Batı’nın

kapılarına dayandı

şemsiye. Bu kapılardan

geçmesiyle birlikte işlevi

de görüntüsü de

değişmeye başladı. Artık

sadece güneşten

korunmak için değil

yağmurdan korunmak için

de açılmaya başlamıştı

şemsiyeler…

aldı. Kağıttan yaptıkları ve

güneşli günlerde kullandıkları

şemsiyeleri reçineyle kaplayarak

ona su geçirmez bir özellik

kazandırmayı başaran Çinliler,

böylece şemsiyenin gelişimini

bir adım öteye taşımışlardı.

Derken dolaşa dolaşa nihayet

Batı’nın kapılarına dayandı. Bu

kapılardan geçmesiyle birlikte

şemsiyenin işlevi de görüntüsü

de değişmeye başladı. Artık

sadece güneşten korunmak için

değil yağmurdan korunmak

için de açılmaya başlamıştı

şemsiyeler… 1700’lü yıllara

denk gelen bu dönemlerde

şemsiyelerin yünlü kumaşlarının

üstü bir çeşit yağla sıvanıyordu.

Bu yağ kumaşa su geçirmez bir

özellik kazandırıyor ve siyah bir

renk veriyordu. Siyah renkli bu

şemsiyeler erkekler tarafından

benimsendi; güneş için olan

beyaz şemsiyelerse kadınlar

tarafından ilgi gördü…

İNGİLİZLER ELİNDEN

DÜŞÜRMEYİNCE…

İngiliz gezgin Jonas Hanway,

şemsiyenin popülerleşmesinde

rol oynamış isimlerden biri

olarak tarihte karşımıza

çıkıyor. 30 yıl boyunca İngiltere

sokaklarında elinde şemsiyeyle

boy gösteren Hanway’in,

şemsiyenin özellikle erkekler

arasında yaygınlaşmasına

katkıda bulunduğu söyleniyor.

Hatta İngiliz beyefendilerinin

bu sebepten şemsiyelerini

uzun bir süre “Hanway” olarak

isimlendirdikleri de anlatılanlar

arasında.

Dünyanın ilk şemsiye

dükkanının da Londra’da

açıldığını söylesek, şaşırmazsınız

herhalde. Yağmurlarıyla ünlü

bu stil sahibi şehirden başka

kim olabilirdi ki ilk şemsiye

dükkanının ev sahibi? 1830

yılında açılan dükkân, “James

Smith and Sons” adını taşıyordu.

İşin güzelliği ise dükkânın hâlâ

aktif bir biçimde Londra’da

faaliyetlerini sürdürmeye devam

ediyor olması!

Şemsiyenin zamana ayak

uydurmak için dönüşmeye

başlaması da bu yıllara denk

geliyor. 1852 yılında Samuel

Fox isimli bir ticaret adamı,

önceleri tahta iskeletlerle

üretilen şemsiyeleri ilk

kez çelik iskelet yapısını

uyarlayan kişi olarak kayıtlara

geçiyor. Böylece şemsiye

teknolojisinde yeni bir eşik

daha atlanmış oldu. Zaman

ilerleyip teknoloji geliştikçe

şemsiyeler bugünkü açılır-

kapanır formlarına kavuşmaya

başladı. Türkiye’de ise uzun

yıllar dışardan gelen şemsiyeler

kullanıldı. İlk örneklerin

hepsi yurt dışı menşeili. 1882

yılında İstanbul'da yaşayan

Robenson adlı bir İngiliz'in

üretime başlamasıyla ilk yerli

yapım şemsiyeler de kullanıma

girdi. Celal Birsen ise şemsiye

ve Türkiye denince hepimizin

aklına gelen ilk markalardan

biri. Markasına kendi ismini

veren Celal Birsel, İstanbul’da

Eminönü’nde şemsiye

satarak başladığı macerasına,

dünyanın en büyük şemsiye

üreticilerinden biri olarak

devam etti. Kaliteyle özdeşleşmiş

bu hikaye, Celal Birsen’in

talihsiz bir trafik kazasında

hayatını kaybetmesinin ardından

yön değiştirdi. Fabrikanın

üretimi 2012 yılında sonlandı.

Ama hâlâ evinde Celal Birsen

markalı şemsiyesi olanlar,

muhakkak kendilerini şanslı

hissediyorlardır.

TEKNOLOJİ, TASARIM VE

LÜKS BİR ARADA…

Mezopotamya’da hayata geçmiş

bir buluş olarak değişim –

dönüşüm konusunda zamanda

biraz yavaş yol almış gibi

görünse de şemsiye bugün artık

moda ve lüks kavramlarını

EKİM 2019 59