hareketi”nin nasıl olabileceğinin
en güzel örneklerinden birini
sergiliyor. Hem kurumsal
ciddiyeti hem gönüllülerle
kurduğu samimi ilişki
sayesinde çok hızlı bir biçimde
teşkilatlanıyor ve her geçen
gün daha fazla insana ulaşıyor.
Yaklaşık bir asırdır neslimizi
her türlü bağımlılıklardan ve
kötü alışkanlıklardan korumayı
amaçlayan Yeşilay, Türkiye’de
50 bini aşkın gönüllüsü ile
yürüttüğü faaliyetler sonucunda
milyonlarca kişiye dokundu.
Yeşilay’ın özverili, uyumlu,
anlayışlı, ikna kabiliyetleri
ve motivasyonları yüksek
çalışanları, gönüllüler ile
süreklilik arz eden ve verimli
bir iletişim kurdular. Yapıcı
ve motive edici üslupları
ile gönüllülerin iş ve görev
tanımlarını düzgün yaparak,
onları bilgi ve becerilerine uygun
faaliyetlere yönlendirdiler.
Otoriteye değil, saygı ve özveriye
dayanan bir Yeşilay yönetişimi
ortaya koyuldu.
Kurumlar ister profesyonellerle
olsun, ister gönüllülerle,
“birlikte iş yapma” yeridir.
Birlikte çalışmak da birbirimizi
anlamaktan ve gönüller
yapmaktan geçiyor. İş
arkadaşlarımız zorunlu olarak
değil, severek, isteyerek bizimle
çalışsınlar. Zorunlu değil gönüllü
olsunlar. Bağımlı değil, bağlı
olsunlar.
Koca Yunus’un dediği gibi:
İlim ilim bilmektir,
ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin,
ya nice okumaktır.
Yunus Emre der hoca,
istersen var bin hacca
Hepisinden iyice,
bir gönüle girmektir.
toplumsal meşruiyeti, üye
ve gönüllülerinin fazlalığı
ve farklılıkları ile sağlanır.
Vakıflar, dernekler, kuruluşlar
ve cemiyetler (STK’lar), ne
kadar çok profesyonele sahip
olurlarsa olsunlar, asıl kurumsal
itibarlarını ve faaliyetlerinin
sürekliliklerini gönüllüleri ile
sağlarlar. Gönüllüler yerine
sadece profesyoneller ile yaygın
faaliyet yürüten STK’ların bir
“kamu kuruluşu”ndan veya
“ticari işletme”den farkı yoktur.
Yani birinci ve ikinci sektör gibi
çalışıyor demektir. Oysa STK’lar,
yani üçüncü sektör kuruluşları
devlet dışında, kar amacı
gütmeden hizmet ederler.
Gönüllüler, çalıştıkları
STK’lara “gönül”den bağlıdır;
profesyonel çalışanlar ise
“sözleşme” ile. Dolayısıyla
gönüllü-STK ilişkisi bir çalışan-
işveren ilişkisi gibi değildir.
Bu yüzden gönülden bir iyilik
yapabilmek için kurumlarda
emeğini ve zamanını harcayan
gönüllüler, araçsallaştırılmamalı,
kullanılıp atılan bir metaya
dönüştürülmemelidir.
Gönüllüler ile kurum arasında
gerçekten “gönülden gönüle bir
yol” bulunmalıdır. Gönüllülere
dikkatli ve özenli davranılmalı,
“sömürü algısı” oluşturulmadan,
sorumluluk vererek, gerektiğinde
ödüllendirerek en verimli
biçimde hizmet edebilmelerine
imkân sağlanmalıdır.
Kurumlar ancak kaynakları
kadar güçlü olabilirler. Bir
STK’nın en önemli kaynağı ise
profesyonelleri kadar, gönüllü
insanlarıdır. Ülkemizin en eski
sivil inisiyatiflerinden biri olan
Yeşilay da, hem profesyonelleri,
hem de binlerce gönüllüsü
ile “sürdürülebilir bir iyilik
STK’nın amaçları doğrultusunda
kullanmalarını ifade eder.
Bireysel olarak da gönüllülük
yapılabilmekle birlikte, daha
kurumsal, sürdürülebilir ve
ideal olan bir çatı altında,
grup sinerjisini de kullanarak
“birlikte” gönüllülük yapmaktır.
STK çatısı altında yapılan
gönüllü faaliyetler, hem STK’lara
hem de gönüllülere önemli
kazanımlar sağlar.
STK’lar üyeleri, bağışçıları ve
daha da önemlisi gönüllüleriyle
var olur ve zenginleşirler.
Bir STK’nın gücü, itibarı ve
YEŞİLAY’IN ÖZVERİLİ, UYUMLU, ANLAYIŞLI,
İKNA KABİLİYETLERİ
VE MOTİVASYONLARI YÜKSEK ÇALIŞANLARI, GÖNÜLLÜLER İLE
SÜREKLİLİK ARZ EDEN VERİMLİ BİR İLETİŞİMKURDULAR
MAYIS 2017 159