yesilay.org.tr
81
YEŞiLAY
•
EKİM 2015
Çamların içinegömülmüş latif bir köşkünbüyüksalonundabu
gecemükellef bir eğlencevardı. Semadüzmavi, ayberraktı.
Salondacoşkunbir sazınasabı ki veşuhtançılgınahengi
yükseliyordu. Danstanyorgundüşengençvegüzel kadınların
dekoltevücudundan leylakveyaseminkokuları uçuyor,
masalardaki kadehlerdekeskinvekerihe rayihalar taşıyordu.
Salondabaygınbir kadınvebulandırıcı bir ispirtokokusundan
başkabir şeyyoktu. Herkesbu iki rayiha ilesersemve
bedmestti. Gençler çıplakvedolgunsineler karşısındaemel ve
zevk ile titriyor, çapkınvemuhterisnazarlar gizli tebessümlerle
büyüleniyor, çılgınvücutlarmuhayyel heyecanlarlakıvranıyordu.
BalkonunparmaklığınadayananAkif, çamlarınarasından
süzülerekmanolyakokularını kucaklayıpgelen rüzgârın
karşısında, bumeclisinyabancı veuzakbir zairi gibi duruyordu.
Evsahibi Hakkı, onuneski vesamimi bir arkadaşıydı. O,
Hakkı’yabinlercedefa içkidenvazgeçmesini söylemiş, onabu
melunsuyunsebepolduğubinlerce fecayi saymışdökmüşve
neticedeondanbunu içmeklemesut olanbir insanımisal olarak
göstermesini ricaetmişti.
Hakkı, hepbuarkadaşçafikirlere lakaytla iştirakeder hattadaha
ileri giderek rakının lehindesözbilesöylerdi. Bugeceyineböyle
birmünakaşa içinde idiler. Akif, sigarasını tablayabastırırken
hiddetlesöyleniyordu:
--Bütünbunlar çocukçafikirlerdir. Hakikati görmek istemeyen
insanlarınneelimfacialarlayüzyüzegeldiğini biz çokgördük.
Birmusibet binnasihattengerçi iyidir. Fakat sizingörmek
üzereolduğunuzmusibet, temenni olunur ki tashihine imkân
kalmayacakkadar büyükolmasın.
Hakkı, elindeki kadehimasayavurur gibi koyarakAkif’ebaktı.
Alaylı bir gülüşle:
--Herkes, dedi sizdennasihat alarakhayattamesut olacaksa
hermeyus insanı size takdimetmek isterim. Lakinsizinböyle
dansve rakı âlemlerinde, zevkveneşesaatlerinde içkiyemuarız
olmanızbana tasavvuf taraftarlarınınbeyhudenamazları kadar
gülünçgeliyor. Sademuarızolsanızoda iyi aynı zamanda, böyle
birmecliste içenlere felsefeveahlakdersi vermeyekalkışmanız
dahaçokgarip.
Akif’inher şeyi sükûnetlekarşılayan iyi bir ahlakı vardı. Bu
gecede, busarhoş insanlarakarşı fikrini daha fazlakabul
ettirmeyeçalışmaktanvazgeçmişvebalkonaçekilmişti.
Hakkı, çalışmadanbileyaşayacakkadar servetemalikti. Bunun
içino, hephavai şeyleremeylediyordu. Hayatayabancı kalışı
onuahlakınharicindeher şeyesürüklemişti.Malumatı biraz
yüksekti. Busebeple fenabulduğuher şeydenkendi kendine
çekiliyordu. Fakat rakıyı, bumelunsuyu, bir türlübırakamıyordu.
Saatingeceyarısını ihbar edenzorbaları salondabir telaş
uyandırdı. Bütündavetliler kalkmıştı. Şimdi geceninyorgun
sükûnunuotomobil homurtuları örseliyordu. Hakkı dayalnız
başınakendi otomobilinebinerekmisafirlerini birkaçyüzmetreye
kadar teşyi etti. Sonrabir tenezzühfikriylebozukyollara
saptı. Şimdi laf anlamayanmakinebumuvazenesizkafayla
birleşmişti. Çamlıca’nınkaranlıkveeğri yollarındaşuursuzbir
süratlegidiyordu. Birdenkarşısınakocabir tümsekçıktı. Hakkı
zaten iradesiz, direksiyonzaten iradesizdi. Arabanınbir tarafı
yükseldi, yükseldi. Ön tekerlekler dereyedoğruçevrilmişti. Araba
muvazenesizbir haldedevrildi. Ertesi günancaköğleüzeri o
derin, okayalıklı derenindibindehurdahaşbir otomobil ilekolları ve
bacakları kırılmışbaygınbir insanbulundu.
Akif, arkadaşınınbu felaketini uzakbirmemlekettehaber
almıştı. Bir senesonraHakkı’yı ziyaret ettiği zamanonunhasta
çehresine, elemdolugözlerinebaktıkçanekadar bedbaht
olduğunuanlamıştı. Uzunmüddet bueski veazizarkadaşını teselli
etti. Hakkı bu tesellileri derinbir tevekkülledinlediktensonra
yavaşbir sesleanlattı:
--Bukazaveyadahadoğrusu, içkininyüzündengelenbu felaket
benimhayatımı sarsmaktanziyademaneviyatımı öldürdü. Gerçi
paramvar, gerçi sefil olmadım. Fakat bittim, fakat harapoldum.
Çektiğim ıstırabınyanındaölümdenbanagıptalar geliyor.
Akif, arkadaşınınyüzünehararetlebakıyordu.
-Peki, dedi. Hayatındabüyükbir tahavvül yok. Kolların tabi bir
parçakuvvetsiz. Bacağındaki topallıkpekehemmiyetsiz. Neden
meyusoluyorsun?
Hakkı, artıkgizleyemediği hıçkırıklar arasında:
-Akif diye inledi. Aşkımöldü. Karımkolları vebacakları sakat bir
insandanbıkacakkadar sükût etti.
Gözlerini arkadaşınınyüzüneçevirerek:
--Eğer, dedi. Bir seneevvel seninsözlerini dinleseydim…
Odadaderinbir sükûnvardı. Duvardaobir seneevvel parçalanan
otomobil içindeçekilmiş, Hakkı ilesevdiği kadınınbir resmi asılı idi.
Vebu resimdünhakiki saatinesuni neşeler eklemeyeuğraşan,
bugünancakbüyükbir felakettensonra içkiye tövbekâr olanbu
gençle, istihzaedenbir hatıragibi yaşıyordu.
22Mart 341
Cemal Kadri
*Hilal-i Ahdar, YeşilayCemiyeti’nin ilk ismidir. Aynı zamanda 1925
yılındanbuyanayayınlananYeşilayDergisi’nedeadını vermiştir.
Hilal-i Ahdar, 13 Mayıs 1341 (1925)*
BİR KAZA
KÜÇÜK HİKÂYE