Background Image
Previous Page  14 / 52 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 14 / 52 Next Page
Page Background

Can, tatili fırsat bilerek Gül Nine’yi

sık sık ziyaret ediyordu. O gece Gül

Nine’nin misafiri olmuştu. O eşsiz

poğaça kokularıyla uyanmış, mis gibi

süt eşliğinde kahvaltı etmişti. Keyfine

diyecek yoktu doğrusu. Gül Nine’nin

masayı toplamasına yardım etti.

Balkonda çiçeklere bakıyor, “Bugün ne

yapsam?” diye düşünüyordu ki Gül Nine,

bir elinde çantası bir elinde zarflarla

çıkageldi:

“Haydi bakalım Can! Gidiyoruz.”

“Nereye?”

“Postaneye.”

“Peki neden?”

“Evladım, postaneye neden gidilir?”

“Bilmem ki? Birçok sebeple gidilebilir.”

“Ah zamane çocukları! Bizim

zamanımızda akla ilk ‘mektuplar’ gelirdi.”

“Hımm. Peki, kime? Daha doğrusu

kimlere bu mektuplar?”

“Dostlarıma. Kadim dostlarıma...”

“Kadim?”

“İlahi! Bak şimdi haklısın. Yani “eski”

dostlarıma, eski ve sağlam... Bazı

dostlarım uzak illerde yaşıyor, yurtdışına

evlatlarının yanına gidenler de var.

Bizim adetimiz; yılda iki üç kez mektup

yazarız birbirimize. Hal hatır sorar,

birbirimize muhabbetimizi iletiriz.”

“Muhabbet yani sevgi, öyle değil mi?”

“Aferin sana. Bunu bildin.”

Nine ile torun gülüşerek, neşeyle

postanenin yolunu tuttular. Birlikte

güzel pullar seçip özenle yapıştırdılar.

Can, mektuplara ne zaman yanıt

geleceğini ninesinden daha çok merak

etmeye başladı. Sevmişti bu mektup

gönderme işini.

O akşam kendisi de mektup yazmaya

karar verdi. Geçen yaz tatilde tanıştığı

arkadaşına, memleketinde tanıştığı

komşunun oğluna, okul ve mahalle

arkadaşlarından bazılarına. Kimi

mektubu posta ile gönderecek,

kimisini de elden verecekti, tıpkı

bir postacı gibi. Mektupla da olsa

sevgisini dile getirmenin, arkadaşlarını

sevindireceğinden emindi.

Sepet Sepet Yumurta

Sakın Beni Unutma

12

Mavi Kırlangıç - Ağustos