lamların artmaya başladığı bu evrede artık
hiçbir şekilde kaçışımızın olmadığı bir sü-
rece giriyoruz. Açık ve gizli maruz kaldığı-
mız bir sürü reklamla ilgili bugün öğrendiği-
miz şey; bu reklamların televizyon yoluyla
yıllardır bizim bilincimize kazınan alkol, si-
gara ve uyuşturucu reklamlarını da içerdi-
ği gerçeğidir.
Bir diğeri medya sektörünü elinde bu-
lunduran insanların yönlendirmelerine açık
hale gelmek. Mesela alkol tüketimi. Dünya
üzerinde alkol tüketiminin ve alkol bağım-
lılığının yaygınlığını televizyondan bağım-
sız düşünmek mümkün mü? Ya da sigara.
Western filmlerinden bağımsız ele alına-
bilir mi? Hollywood’un büyük sigara üreti-
cileriyle olan münasebetleri artık meçhu-
lümüz değil. Uzmanlar dünyada sigaranın
yaygınlığıyla ilgili en önemli etkenlerin ba-
şında Hollywood’u sayıyorlar. Nasıl bugün-
kü gençliğin idolleri ve kahramanları olan
film yıldızlarının ve şarkıcıların uyuşturu-
cu ile ilgili haberleri ve görüntüleri normal
bir şeymiş gibi servis ediliyorsa, o zaman
da sigara bütün bu kahramanların ve star-
ların “karizma”sının en tamamlayıcı unsu-
ru haline getirilmişti. Beyaz perdede esteti-
ze edilen bu sigara içme ve karizmatik olma
ilişkisi dünyada sigaranın yaygınlaşmasının
en önemli etkenlerinin başında. Aynı şekil-
de alkol ve kumarın gizemli ve efsunlu dün-
yasının birçok filme ve diziye konu olduğu
da ortadadır. Başına kötü ya da olumsuz bir
şey gelen starların teselliyi alkolde bulma-
larının tüketime etkisini görmemek art ni-
yetliliktir. Televizyon ve sinema sektörünün
25. kare tekniğini kullanarak verdiği subli-
minal mesajlar ve bu mesajlar için bağım-
lılığa hizmet eden reklamların kullanıldığı
birçok kimsenin malumu.
Diğer taraftan evimize, hatta en mah-
rem alanlarımıza rahatlıkla giren bu büyü-
lü camın arkasındaki dünyanın bizi, ailemi-
zi, toplumumuzu, örf ve adetlerimizi nasıl
etkilediği ortada. Her gün haber veya kurgu
olarak izlediğimiz şeylerin bizim ve çocukla-
rımızın dünyasında neleri tahrip ettiği bir-
çok insanın bildiği fakat umursamadığı bir
gerçek. Elimizdeki kumandanın bizi kuman-
da ettiği bilincinden uzak, giyim-kuşamdan
tutun da ahlakî değerlere kadar birçok tah-
ribata açık haldeyiz. Bizim yerimize düşü-
nen, bizim yerimize beğenen ve nefret eden
yani bizim yerimize yaşayan bir canavar ya-
rattı insanoğlu. Kimse artık “istemezsen iz-
lemezsin” noktasında değil. Çünkü insanlık
olarak birileri bunu izliyor.
Okullarımızamedya okur-yazarlığı diye
bir ders konuldu. Buralarda çocuklarımız
medya ve medya algısı için eğitiliyor olsalar
gerek. Ama bu işi yapanların evsafı, birikimi
ve farkındalığı temel sorun. Ayrıca mesele-
nin ciddiyetten uzak olduğu da gelen haberler
arasında. Oysaki bu kadar teknolojiden bah-
sedilen bir yerde ve bu kadar teknolojinin ha-
yatımızda belirleyici olduğu bir dünyada bu işi
üstlenenlerin daha vasıflı ve daha ciddi olma-
sı gerekir. Diğer taraftan devletinmedya üze-
rindeki denetiminin sağlıklı işlemediği orta-
da. Çünkümedya sektörünün ve reklamdün-
yasının işbirliği ciddi bir güç teşkil ediyor. Bu
güç, girişilen teşebbüsleri haber alma, eğlen-
me, tercih özgürlüğü gibi alanlara indirgeyip
kolaycamanipule edebiliyor. Filmler, diziler
her türlü kötü alışkanlığın kolayca pazarlana-
bildiği bir sahneye dönüştürülebiliyor.
Yeşilay olarak toplumumuza baştan beri
söylediğimiz bir şey var. Bu konuda toplu-
mumuz uyanık olmalı. Yakın zamanda ya-
şanan alkol tartışmalarında yakından gör-
dük ki bağımlılığın ve kötü alışkanlılıkların
bir özgürlük meselesi olduğunu toplumumu-
za pazarlama yeteneği oldukça gelişmiş bir
bağımlılık endüstrisi var. Bu endüstrinin en
önemli araçlarından birinin medya sektörü
olduğunu unutmayalım. Alkol reklamlarının
ve alkol tüketiminin “görünürlüğüne” yöne-
lik atılan adımların ve konulan kısıtlamala-
rın bir anda yaşam biçimine, hayat tarzına,
inançlara ve hatta kişisel varlığa, bir kesimin
değer yargılarına yöneltilmiş bir hamle oldu-
ğu yaygarası o kadar etkili oldu ki, en tehli-
keli şey olan ve ergen tepkisini andıran “ma-
dem sen yasaklıyorsun, ben daha fazla ya-
parım” noktasına getirildiğini gördük. “İna-
dına” kötü alışkanlık ve bağımlılık gibi genç-
lerimize ve toplumumuza çok kötü bir ör-
nek olacak noktalara götürüldüğünü gör-
dük. Küçücük çocukların, okul talebelerinin
bu propagandalarla alkolün kullanımına teş-
vik edildiği, hatta alkol tüketiminin önünde-
ki engellerin kaldırıldığına şahit olduk. Alko-
lün kötülüğünü ve zararlarını unutturan ba-
ğımlılık endüstrisi bu sayede en çok istediği
şeye, yani gençlerimize o kadar kolay ulaş-
tı ki, alkolün zararlarını unutturup alkol ya-
sağını beğenmedikleri birilerinin hayat tarzı
olarak gösterdi. Alkol tüketmeyi kendi hayat
tarzlarına karışanlara karşı çıkma olarak lan-
se edip bir taşla bir kuş sürüsü vurdu. Gence-
cik nesillerimize yani yarınlarımızın sahiple-
rine, özellikle sosyal medyada, alkolü simge-
leyen işaretleri kendilerini tanıtma aracı ola-
rak kullandıracak kadar başarılı oldu.
Bu yüzden, toplumumuz siyah ve be-
yaz renklerle bumeselelere bakmaktan uzak-
laşmalıdır. Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar
gibi kötü alışkanlıklar ve bağımlılıklar hem in-
san için hem toplum için felakettir. Toplumu-
muzun dinî ve ahlakî kabulleri, örf ve adetle-
ri bağımlılıklamücadelede bize ve çevremize
yardımcı olabilir. Fakat insanımızın bütüncül
bir bakışla, bunları kendi inanç ve ideolojileri-
ne indirgemeden, bu alışkanlıkların salt zara-
rı konusunda hemfikir olması, hatta farklılık-
larına rağmen bu hususlarda işbirliği yapabil-
mesi hayatî bir öneme sahiptir. Aynı hassasi-
yet televizyon bağımlılığında da kendini gös-
termelidir. Çünkü televizyonun kullanımbi-
çimi ve kötü alışkanlıkları yayma potansiyeli,
bütün olarak hepimizin problemidir.
Unutmayalım ki, iki tarafı keskin bir kılıç
gibi kullananın elinde şekil değiştiren televiz-
yon, bizzat bağımlılığa karşı mücadelede de
güçlü bir silah olarak kullanılabilir.
Nereye ve niçin baktığımızın bilincinde
bir toplumolabilmek dileğiyle…
prof. dr. m.İhsan karaman
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı