- Pornografinin Gerçek Olmadığı Bilinmeli
- Pornografi, Bireyin ve Toplumun Dengesini Bozuyor
- Erken Yaşta Pornografi Maruziyeti Cinsel Suça Kadar Uzanan Sonuçlara Yol Açabilir
- Pornografi, Bireylerin ‘Normal’ Beden Algısını Bozabiliyor
- Pornografi Kullanımı Cinsel Yaşama Zarar Veriyor
- En Büyük Endişem, Pornografinin Cinsel Normları ve Senaryoları Değiştirmesi
- Ergenlerle İlgili Çalışmalar Gelecekte En Önemli Araştırma Alanları Olacak
- Oyun ve Pornografi: Dijital Dünyada Bağımlılığın Kesişen Yolları
- Pornografi Bağımlılığı, Tanıdık Özellikler Taşıyan Yeni Bir Bağımlılık Türü
- Sağlıklı Toplumun Temeli Halk Sağlığından Geçiyor
- Prof. Dr. Mustafa Taşdemir: “Bağımlılık, Sosyal Bulaşma Yoluyla Yayılıyor”
- Prof. Dr. Recep Erol Sezer: “Dumansız Hava Sahası Bir Halk Sağlığı Politikasıdır”
- Dr. Öğr. Üyesi Çağrı Emin Şahin: “Sağlık Okuryazarlığı Bağımlılıklara Karşı En Güçlü Koruyucu Zırhtır”
- YEDAM Sosyal Hizmet Uzmanı Alptekin Tekedereli: “Sosyal Hizmet Uzmanları Bağımlılıkla Mücadelede Kritik Bir Rol Üstleniyor”
- Klinik Psikolog Dr. Mehmet Teber: “Çocukların Güçlenmesi İçin Zorlanmalarına Müsaade Etmeliyiz”
- Bağımlılıkların Türkiye Ekonomisine Yıllık Yükü: 78 Milyar Dolar
- Bağımlılıklarla Mücadele Hekimlerin Desteğiyle Daha da Güçlü
- Hukukun Gücüyle Bağımlılıklara Karşı: Yeşilay Hukukçuları
- Gıda Güvenliği ve Bağımlılık Riski Taşıyan Gıdalar
- Dijitalle Başa Çıkın!
- Dijital Medya ve Oyun Bağımlılığına Karşı Küresel Mücadele
- Dr. Daniel Spritzer: “Oyun Tasarımcısının Amacı Eğlence Olmalı, Bağımlılık Değil”
- Klinik Psikolog Süreyya Kitapçıoğlu: “Oyun Bağımlılığıyla Mücadelede Kültürel Duyarlılık Hayati Önemde”
- Uz. Dr. İlyas Kaya: “Yeşilay’ın ‘Denge’ İlkesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı İçin Çok Kıymetli”
- Prof. Dr. Yavuz Samur: “Doğru Tasarlanmış Oyun Çocuğa Pek Çok Beceri Kazandırır”
- YEDAM’dan Oyun Bağımlılığına Bütüncül Yaklaşım
- Dijital Oyun Araştırmaları ve Bir Çözüm Arayışı “Çocuk Dostu” Bir Oyun Derecelendirme Sistemini Geliştirmek
- Prof. Dr. Toker Ergüder: “Alkolsüz bir toplum, nesillerin ve kültürün korunması için atılacak en büyük adımdır”
- Prof. Dr. Perihan Torun: “Alkol tüketimini düşürmek için etkin politikalar uygulanmalı”
- Doç. Dr. Umut Kırlı: “Kadınlarda alkol bağımlılığı erkeklere oranla daha hızlı gelişiyor”
- Alkol Bağımlılığında YEDAM Desteği
- Bağımlılık Danışmanı Simge Kırcan Erdoğan: “Tedavide geçirilen süre uzadıkça başarı oranı artıyor”
- Tatilde Alkol Kullanımı ile Birlikte Sorunlar da Artıyor
- “Uyuşturucu Tedarikçileri Akla Gelmedik Yöntemler Kullanıyor”
- “Madde Bağımlılığı Belirtileri Ergenliğin Doğal İniş Çıkışlarıyla Karıştırılabilir”
- “YEDAM’lar Madde Bağımlılığı Konusunda Ciddi Bir Boşluğu Dolduruyor”
- “Uyuşturucu Endüstrisi Kendisini Sürekli Güncelliyor”
- “Ek Tanı, Bütüncül ve Eş Zamanlı Tedavi Gerektirir”
- Dünyanın En Tehlikeli Uyuşturucusu Metamfetamin
- YEDAM’dan Madde Bağımlılığına Psikososyal Destek
- Uyuşturucuya Karşı Küresel Direniş
- Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Coşkunol: “Ailenin Tedaviye Katılımı İyileşmede Etkilidir”
- Psikiyatri Uzmanı Dr. Hakan Tokur: “Bağımlılık Tedavisi ‘Yaşamla Yeniden Bağ Kurma’ Sürecidir”
- Uzman Psikolog Kinyas Tekin: “İhmalkârlık Kadar Otoriterlik De Sakıncalı”
- YEDAM’dan Nüks Riskine Karşı Kalıcı Çözümler
- Bağımlılığa Ek Bir Yük: Stigma
- İyileşme Sürecinde Sosyal Hizmetlerin Rolü
- YEDAM Uzman Yardımcısı Niyazi Aydemir: “İyilik koçu tavsiye vermez, rehberlik eder”
- Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Sümeyye Ceylan: “Dijital Dünya ve Çocuk İlişkisi Çok Dikkatle Ele Alınması Gereken Bir Konu”
- Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Muhammed Tayyib Kadak: “Teknolojiye Hâkim Olan Aileler Çocuklarını Dijital Bağımlılıklardan Korur”
- “Çocuklar İçin Güvenli Bir Dijital Ekosistem Oluşturmalıyız”
- Dijital Çağda Ebeveyn Olmayı Kolaylaştıran Rehber: Dijital Ebeveynlik
- Ekrana Alternatif 10 Bahar Aktivitesi
- Dijital Dünyada Nasıl Bir E-Beveyn Olmalı?
- Geçmişten Geleceğe Yeşilay
- Bir Asrı Aşan Mücadelede Yeşilay’a Gönül Verenler Anlatıyor
- Bağımlılıkla Mücadelede Yeni Bir Milat: Bağımsızlık Seferberliği
- Yeşilay’dan Türkiye’ye Özgü, Dünyada Öncü Modeller
- Yeşilay Gönüllülerle, Gönüllüler Yeşilay’la Büyüyor
- Sağlıklı Nesiller İçin Sınırları Aşan Mücadele
- Arif Çifci: “Yeşilay, Osmanlıdan Cumhuriyete Türkiye’nin tarihidir”
- Prof. Dr. Recep Erol Sezer: “Tütün Kontrolü Nikotin Salgınına Karşı En Büyük Koz”
- Prof. Dr. Toker Ergüder: “Tütün Reklamları Yapay Zekâyla Takip Edilebilir”
- Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Ergenin Hayatını Şekillendiren En Önemli Yapı Ailedir”
- Tütün Bağımlılığına Karşı YEDAM Desteği
- YEDAM’la Nefes Alanlar
- Bağımlılıklarla Mücadelede Esas Cephe Tütün Endüstrisinin Sinsi Taktikleri
- Dr. Hüseyin Küçükali ile Yapay Zekâ Desteğiyle Dumansız Bir Sosyal Medya Hakkında Konuştuk
- Tütün Endüstrisinin Çabaları DSÖ’nün de Merceğinde
- Asırlık Tecrübeden Topyekûn Mücadeleye: Bağımsızlık Seferberliği
- Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç: “Bağımsızlık Seferberliği İle Amacımız Bağımlılıklara Karşı Toplumsal Bir Uyanış ve Dayanışma Hareketi Oluşturmak”
- Daha Güçlü ve Daha Sağlıklı Bir Toplum İçin: “Bağımsızlık Seferberliği”
- Bağımsızlık Seferberliği’nin Olmazsa Olmazı: YEDAM
- Bağımlılık İle Mücadelenin Temeli: Bilinçlendirme Ve Farkındalık Çalışmaları
- Topluma ve Bireye Katkı Sağlayan Güç: Gönüllülük
- Danışanlıktan Koçluğa Bir Başarı Hikâyesi
- Spor Salonlarındaki Tehlike: Anabolik Steroidler
- Prof. Dr. Cüneyt Evren: “Steroid Kullanan Her Dört Erkekten Birinde Steroid Bağımlılığı Var”
- Prof. Dr. Rüştü Güner: “Anabolik Steroidler, Tüm Organ Sistemlerine Zarar Verir”
- Kusursuz Beden Algısı Steroid Kullanımını Tetikliyor
- Serkan Yimsel: “Anabolik Steroidleri Teşvik Ve Tedarik Edenler Cezalandırılmalı”
- Av. Mehmet Yoğurtcuoğlu "Steroidler Sporun İtibarını Korumuyor, Aksine Tehdit Ediyor"
- Doç. Dr. Merih Altıntaş: “Sanal Kumar Bağımlılığı Kendini Gizleyebilen Bir Hastalıktır”
- Gittikçe Artan Endişe: Ergenlikte Sanal Kumar
- YEDAM’dan Kumar Bağımlılığı Tedavisine Güncel Yaklaşımlar
- Dünya Sağlık Örgütü’nün Sanal Kumar Bağımlılığına Yaklaşımı
- Sanal Kumarda “Oyun” Ve “Eğlence” Tuzağı
- Zamansız Ve Mekânsız Bir Bağımlılık: Sanal Kumar
- Olimpiyat Özel Dosyası
- Prof. Dr. Hakan Coşkunol: “Egzersiz, beynin ödül sistemini değiştirir”
- Günlük Hayatta Nasıl Aktif Olabiliriz?
- Klinik Psikolog Melisa Varol: “Spor, bedensel ve psikolojik iyilik halimizi güçlendiren etkili bir araç”
- Çocuklar Hareket Ediyor!
- Düzenli Sporun Faydaları Nelerdir?
- Bağımlılıklarla Mücadeleye Spor Desteği: Yeşilay Spor Kulübü
- Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak: “Çocuklar gereksiz teknolojiye maruz bırakılmamalı”
- Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Aile ilişkileri kuşak farkı bilinciyle kurulmalı”
- Okullarda İlk Ders Zili Çalıyor
- Yaşam Becerileri Bağımlılıklardan Koruyor
- Değerlendir, Sürdür, Yaşat, İlham Ol…
- Yeşilay Kolu’ndan Benim Kulübüm Yeşilay Projesi’ne…
- Geleceğin Bireyleri Yeşilay’ın Çocuk Dergileri ve Oyunlarıyla Büyüyor
- Daha Doğal Bi̇r Yaşam İçi̇n 9 Öneri
- Doğallığın Işıltısı
- Gezegene İyi Gelen, Bize De İyi Geliyor
- Doğal Yaşama Dönüş Hareketleri
- Sakin Şehirlerde Kendi Ritminde Hayatı Yaşa
- Daha İyi Hissetmek İçin Haydi Doğaya
- Sadeleşmek Elimizde
- Bedensel Hafifleme İçin Bütüncül Bir Yaklaşım Gerekir
- Beynimiz Neden Yorulur?
- Yaşam Alanlarında Sadeliğin Zarafeti!
- Zihinsel Hafiflik ve Ruhsal Arınma İçin: Dijital Detoks Zamanı!
- Sosyal Medyayı Doğru Kullanmanın 9 Yolu
- Sosyal Medya Bağımlılığı Tedavisinde İzlenen Yollar
- “Sosyal Medya Platformları Dengeli ve Sorumlu Bir Şekilde Kullanılmalı”
- "Çocuğun Dijital Ayak İzi, Geleceğini Etkileyebilir"
- “Gerçek Sosyal Hayat; Yüz Yüze, Derin ve Anlamlı İlişkiler Üzerine Kuruludur”
- Sosyal Medyanın Kontrolüne Girdik
- Yemiyor İçmiyor Çevrim İçi Oluyoruz
- Obezite Küresel Bir Pandemiye Dönüştü
- Uz. Dr. Ayça Kaya: “Buzdolabı ile Aranıza Mesafe Koyun”
- Diyetisyen Kübra Çıtlak: “Son 30 Yılda Çocuk ve Ergenlerde Obezite, Dünya Genelinde Arttı”
- Hormonlar Kilomuzu Nasıl Etkiliyor?
- Çocuk Beslenmesindeki Tehlike: Abur Cubur
- Psikolojik Nedenleri ve Sonuçlarıyla Obezite
- Obezitenin Yol Açtığı 10 Sağlık Sorunu
- Prof. Dr. Şaziye Senem Başgül: “Öfkenin olduğu yerde olumlu duygular barınamaz”
- Prof. Dr. Cüneyt Evren: “Kronik yorgunluk sendromu, yaşam kalitesini etkileyen ciddi bir durumdur”
- Klinik Psikolog Gökhan Ergür: “Metropol yaşamı ve sosyal medya kaygı düzeyini artırıyor”
- İnsanın Dijital Çağ ile İmtihanı
- Hilal-i Ahdar’dan Yeşilay’a 104 yıllık mücadele
- Yeşilay’ın ilk gençlik teşkilatının kuruluşu "Türkiye İçki Aleyhtarı Gençler Cemiyeti"
- Yeşilay gençliği seviyor, gençlik Yeşilay’ın varlığını hissediyor
- Yeşilay ülküsünün yılmaz neferleri: Yeşilay kadınları
- Ulusaldan evrensele Yeşilay mücadelesi
- Yeşilay’ın dünyada örnek alınan öncü modeli: YEDAM
- Elektronik Sigara Gerçeği! Çocuklar ve Gençler Yalanlarla Kandırılıyor
- “Çocukların ve Gençlerin Elektronik Sigaraya Erişimleri Hızlı Bir Şekilde Engellenmeli”
- “Elektronik Sigara, Dünyanın Baş Belasına Dönüşmüş Durumda”
- “Çok Uluslu Tütün Şirketleri, Nikotin Bağımlısı Bir Nesil Oluşturmak İstiyor”
- “Elektronik Sigaralar Mutlak Zararlı ve Bağımlılık Yapıcıdır”
- “Elektronik Sigaraya Erişim Bu Kadar Kolay Olmamalı”
- Alkol Bağımlılığı Bireyi ve Toplumu Tehdit Ediyor
- Alkolün Güvenli İçilebilecek Bir Miktarı Yoktur
- Sosyal Hizmet, Tedavinin En Önemli Yapı Taşlarından Bir Tanesi
- Kadınlar Bağımlılık Sürecinde Yalnız Kalıyor
- Alkolle Mücadelenin Yolu; Vergilendirme, Erişim Kısıtlamaları ve Pazarlama Yasaklarıdır
- Alkol Bağımlılığına Uluslararası Yaklaşımlar
- Savaş, Halk Sağlığını Onarılamaz Biçimde Etkiliyor
- “Medyada Yaratılan Algı; Haklıyı Haksız, Doğruyu Yanlış, Güzeli Çirkin Olarak Konumlandırabiliyor”
- “Savaşlar, Savaşanları Olduğu Gibi Savaşmayanları Da Olumsuz Etkiler”
- “Artık Savaşlar Sadece Sahada Değil, Dijital Dünyada Da Gerçekleşiyor”
- “Çocuklardaki ‘Güvenli Dünya’ Algısı Zarar Gördü”
- Toplumsal Kaygı Bozuklukları Bağımlılıklara Neden Olabilir Mi?
- Bağımlılık Herkesi Etkileyen Genel Bir Sorundur
- Kadınlar Bağımlılıkta Da Ayrımcılıkla Karşı Karşıya Kalıyor
- Bağımlılığın Ve Şiddetin Doğasında Ortak Ve İç İçe Faktörler Vardır
- “Anne Veya Eşin Bağımlılık Sorunu Olan Bireye Yönelik Tutum Ve Davranışları Tedavinin Seyrini Etkiliyor”
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
- Sağlıklı Nesiller İçin Sağlıklı Gebelik
- Yeşilay Kadınları Güçlenerek Büyüyor
- Dijital Çağda En Kırılgan Grup Çocuklar Ve Gençler
- “Dijital Bağımsızlık En Önemli Gündemimiz Olmalı”
- “Sağlıklı Teknoloji Kullanımında Teknoloji Amaç Değil, Araçtır”
- Çocuklarda Ekran Bağımlılığı
- Dijital Bağımlılıktan Uzak, Hayata Yakın Olun!
- “Notların Telafisi Vardır, Ancak Zedelenen Öz Güvenin Telafisi Meşakkatlidir”
- “Başarının Sırrı Çocuğu Tanımaktan Geçiyor”
- Ziller Minikler İçin Çalıyor… Okula Uyum Süreci İçin Öneriler
- Çocuğun Okul Başarısını Artırmanın 15 Etkili Yolu
- Çocuğunuza Zaman Yönetimini Nasıl Öğretebilirsiniz?
- “Günümüzde Ruh Sağlığını Korumak Daha Zor Ve Daha Önemli Hale Geldi”
- Bağımlılık Ve Ruh Sağlığı İlişkisi Karşılıklıdır
- “Çocuk Olumsuz Duyguları Makul Düzeyde Deneyimlemeli”
- Bağımlı Bireylere Doğru Yaklaşım Nasıl Olmalı?
- Koruyucu Ruh Sağlığıyla Tanışın
- “Tütün Kontrolü Toplumsal Gündemin Ana Konusu Yapılmalı”
- “Asıl Mücadele Tütün Endüstrisi İle Mücadeledir”
- “Zararsız Tütün Olması Mümkün Değildir”
- “Elektronik Sigaraların Ülkeler Tarafından Teşvik Edilmesi Sorumsuzluk Örneğidir”
- “Tütün Şirketleri, İnsanların Sigara İçmek İstemeyecekleri Bir Günün Geleceğini Biliyor”
- “Sağlıklı Etkileşim Ancak Empati İle Olur”
- “Empati Gelişimi Bebeklikte Başlar”
- “Empati Bir Duygudaşlık Göstergesidir”
- Toplumsal Duyarlılığın Vücut Bulmuş Hâli: Gönüllülük
- Yeşilay, TİSK Ve TÜMOSAN Depremzede Çocuklar İçin Güçlerini Birleştirdi
- Dayanışma Ruhu Kültürel Kodlarımızda Var
- “İyi İletişim Ve Doğru Bilgi Kaygıyı Azaltır”
- Afetlere Dirençli Şehirler Nasıl İnşa Edilmeli?
- Sıfır Maliyetle Kentsel Dönüşüm Mümkün
- “Bugünün Gençleri Üst Kuşaklardan Çok Daha İyiliksever Ve Dayanışmacı”
- Millî Birlik Ve Beraberlik Kodlarımızda Var: Millî Mücadele’den Kahramanmaraş Depremine Toplumsal Kenetlenme
- “Bir An Önce Normalleşmeliyiz”
- Dijital Medya Çocuğu Sosyal Hayattan Koparıyor
- “Hey Çocuk! Bırak Tabletini Sakince Kitabın Kapağını Aç! Kalbini Aç…”
- Mutlu Bir Çocukluk İçin Projeden Çok Daha Fazlası Gerekiyor
- Çocuk Gülerse Dünya Güler
- Hilal-i Ahdar’dan Yeşilay’a
- Sivil Toplum Kuruluşları Ve Gönüllülüğün Gücü
- STK’lar Tek Yürek Oldu: Yüzyılın Felaketi Sonrası Gönüllü Dayanışması
- Bağımlılıklarla Karşı Gönüllü Mücadele
- Çocuklar İçin Gönüllülük Neden Gerekli?
- “Tedavi Edilmeyen Kaygı Bozuklukları Kronikleşme Eğilimindedir”
- İklim Değişikliğinin Ortaya Çıkardığı Kaygı Hâli: Eko-Anksiyete
- Yeni Krizlerin Getirdiği Belirsizlikler Küresel Kaygıyı Körüklüyor
- “Kaygılar Bağımlılığı Tetikleyebildiği Gibi Bağımlılıklar Da Kaygıyı Besleyebilir”
- “Çocukları Kaygıları Nedeniyle Utandırmayalım, Usandırmayalım, Cezalandırmayalım”
- Sosyal Medya Kullanımı Kaygıları Tetikliyor
- Sigara İle Mücadelede En İyi Politika, Çocuk Ve Gençleri Tütünsüz Ortamda Büyütmektir
- YEDAM’ın Kişiye Özel Programlarıyla Sigaraya “Dur” Deyin
- Örnek Vakalarla Tütün Bağımlılığı Tedavisi
- Tütün Bağımlılığı Vücudumuza Neler Yapıyor?
- Sigarayı Bıraktığınızda Vücudunuzda Neler Oluyor?
- Dünyada Alkol Kullanımı Ve Önleyici Politikalar
- Alkol Bağımlılığını Önlemeye Dair Yasal Düzenlemeler
- Alkolün Bir Diğer Karanlık Yüzü: Şiddet Ve Alkol İlişkisi
- Ebeveynler Alkol Kullanan Gence Nasıl Yaklaşmalı?
- Sevdiklerimizi Alkol Bağımlılığından Nasıl Koruruz?
- Alkolsüz Hayat Neler Kazandırıyor
- Alkol Vücuda Neler Yapıyor?
- “İletişim Yoluyla Kendimizi Var Ediyoruz”
- “Bireyi Bağımlılığa Götüren Duygusal Yalnızlıktır”
- “İnsan İnsana Şifadır, Umuttur, Yoldur”
- Güvene Dayalı İletişim Bağımlılıklardan Koruyor
- Sanal İletişim Gerçek İletişimin Yerini Tutar Mı?
- “Dijital Oyun Bağımlılığı Ciddi Bir Sorun”
- “Teknolojiyi Doğru Kullanmayı Öğrenmeliyiz”
- Dijital Dünyada Eğitim Şart
- Dijital Dünyada Bizi Neler Bekliyor?
- Sanal Ortam Güvenliğinin Teminatı: Siberay
- Rakamlarla Dijital Dünya
- TÜİK Araştırma Sonuçlarına Göre Türkiye Dijitalleşiyor
- “Proje Çocuklar Kuklaya Dönüşüyor”
- “Mutlu Bir Aile İçin Her Şey Mükemmel Olmak Zorunda Değil”
- Değerler Eğitimi Bu Dünyanın Bir İhtiyacı
- TBM İle Her Yıl Milyonlarca Kişiye Ulaşıyoruz
- Okul Heyecanı Başlıyor
- “Tüketerek Mutlu Olma Çabası Büyük Bir Yanılgı”
- “İnsanın Manevi Alanı Boşluk Kabul Etmez”
- Mutluluk Beyinde Başlar
- Toplumsal Mutluluğun Şifreleri
- Sağlıklı Tabaklar, Mutlu Yüzler
- Mutluluğa Götüren 7 Adım
- Az Çoktur!
- “Sadeleştikçe Zihin Sağlığımızı Korumamız Da Kolaylaşır”
- Atıksız Bir Mutfak Mümkün
- Biraz Yavaşlamaya Ne Dersiniz?
- Sade Ve Özgür Bir Yaşamın Yolu: “Küçük Ev” Akımı
- Daha Huzurlu Bir Hayat İçin Sadeleş!
- Atık Kağıtları Sanat Eserine Dönüştürüyor
- Pedallar Sağlıklı Yaşam İçin Çevrildi
- Yeşilay’dan “Bağımsız Gençlik” Manifestosu
- YEDAM Sempozyumu'ndan Bağımlılıklara Bilimsel Bakış
- Sağlıksız Aile Tutumları Bağımlılık İçin Risk Faktörü
- Bağımlı Profilleri Nasıl Şekilleniyor?
- Bağımlı Ebeveyn Çocuğun Tüm Yaşamını Etkiliyor
- “Hayır” Diyebilen Bir Çocuk Yetiştirmek
- Ailenin Dijitalleşme ile İmtihanı
- Bağımlılık Aileden Etkilenen ve Aileyi Etkileyen Bir Hastalıktır
- Elektronik sigara nikotin pandemisini gelecek nesillere taşıyor
- Tütünle Mücadelenin Bir Ayağı da E-Sigara ile Mücadele Olmalı
- Dünya Elektronik Sigara ile Nasıl Mücadele Ediyor?
- Elektronik Sigara En Az Sigara Kadar Zararlı
- “Dünya Şiddetli Bir Merhametsizlik Hastalığına Tutulmuş Vaziyette”
- Tarih Boyunca Vardı Ve Hep Var Olacak: Sivil Toplum Kavramı Ve STK’lar
- Yeşilay’a Gönülden Bağlı Olanlar
- Merhamet Ve İyiliğin Gücü: Gönüllülük
- Gönüllülük Çalışmaları Dersiyle Teori Ve Pratik Bir Arada
- Vazgeçilen her sigara sağlıklı bir hayatın kapısını aralar”
- Çocuklarımızı sigaradan nasıl koruruz?
- Sigara stresi azaltmaz, sigarasızlık stres oluşturur
- Şimdi tam zamanı!
- “Bırakabilirsin” mobil uygulamasıyla sigaradan kurtulun!
- Fizikselden Sanala Yeni Bir Şiddet Türü: Siber Zorbalık
- Ergenler Sosyal Medya Bağımlılığında Risk Grubunda
- Geleneksel Değerler Çocukları Koruyor
- Sosyal Medyada Dayatılan Güzellik Büyük Bir Yanılgı
- Çocuklarınız İçin Ulaşılabilir Ebeveynler Olun
- Pandemi Sonrasında Toplumları Bekleyen Tehlike: Çevrim İçi Kumar Bağımlılığı
- Aileler Tedavi Sürecine Aktif Olarak Dahil Olmalı
- Alkol Kontrol Politikaları Toplumları Koruyor
- “Alkol Bağımlısı Kişilerin Çocuklarının Ruh Sağlığını Yakından Takip Edilmeli”
- Alkol Aile İçi Şiddette Risk Faktörü
- Alkol Bağımlılığını Anlamaya Yönelik Faaliyetler
- Alkol Bağırsak Sağlığını Bozuyor
- Alkol Bağımlılığıyla Asırlık Mücadele: YEŞİLAY
- “Gençliğin En Büyük Sorunu Büyüyememek”
- İyi Arkadaş Çevresi Bağımlılıklardan Uzak Tutar
- Davranışsal Bağımlılıklar En Çok Genç ve Ergenleri Etkiliyor
- Çocuğum Madde Kullanıyor mu?
- Gençlerin Gözünden Bağımlılıklar
- Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması, Edebiyat ve Sanatla Farkındalık Oluşturuyor
- Antikten Moderne 28 Asırlık Yolculuk
- Türkiye’nin En Başarılı Olimpiyat Tecrübesi TOKYO 2020’nin Ardından
- Yaşam Becerileri Bireyi ve Toplumu Korur
- Stresle Mücadelede Yaşam Becerileri Faktörü
- Aileyle Sağlıklı İletişim Sağlıklı Kararları Doğurur
- “Hobiler Bizi Ruhsal Olarak Geliştirir”
- Hangi Yaşta Hangi Sporu Yapmalı?
- “Sanat ve Kitap Bağımlısıyım”
- YEDAM'dan İnternet Bağımlılığına Özgün Çözümler
- Pandemi Sarmalında Oyun Oynama Bozukluğu
- “Ebeveynler Doğru Rol Model Olmalı”
- Oyun Oynama Bozukluğunun Tedavisinde Yasaklar Çözüm Değil
- “Ulusal Kampanyalar Farkındalık Oluşturuyor”
- Teknoloji Sizi Değil, Siz Onu Kontrol Edin!
- Teknoloji Bağımlılığı Hasta Ediyor
- Artan Obezite, TBMM’nin de Gündeminde
- Türkiye’nin Obeziteyle Mücadelesi
- Obezite, 21’inci Yüzyılın En Önemli Sağlık Sorunudur
- Evde Kalmak Virüsten Korudu, Obeziteyi Artırdı
- “Pandemi Döneminde Yeme Bozuklukları Arttı”
- “Besin Örüntüsü Dengeli Olmalı”
- Evde Hareketsiz Kalmayın!
- Ağır Yaşamların Yükü Hafifliyor Mu?
- Gidene Üzülmek Yerine Var Olanı Güçlendirmeliyiz
- “Babalar Dua Gibidir; Artık Görünmez Olsa Da Dokunur Evladına...”
- “Sanat ve Spor, Bağımlılıkla Mücadelenin Panzehirleridir”
- Gençlerde Davranışsal Bağımlılıklar Artıyor
- “Aile Bağları Ne Kadar Sağlamsa, Bağımlılık Riski O Kadar Azalır”
- "Özgürlük ve Sorumluluk Birbirini Tamamlar"
- Anne-Babalar Dikkat! Uzun Süreli Ekran Maruziyeti Nelere Yol Açıyor?
- Yeşilay Gençlerin, Gençler Yeşilay’ın Yanında!
- Geleceğin Olimpiyat Şampiyonları TOHM’da Yetişiyor
- “Bağımlı Kişi, İnterneti Bir Kaçış Yöntemi Olarak Kullanıyor”
- Anne Babaya Güvenli Bağlanma Bağımlılıktan Korur
- “Öz Saygısı Düşük Bireylerde Bağımlılık Riski Daha Fazladır”
- Pandemi Sürecinde Kaygı Bozukluğu Arttı
- Sosyal Kaygı İnternet Bağımlılığını Tetikliyor
- Buz Hokeyi Sayesinde “Tek Yürek” Oldular: Bağımlılıktan Kurtuldular
- Dijital Çağın Hastalığı: Yeni Nesil Bağımlılıklar
- Yasa Dışı Kumar ve Bahisle Hukuksal Mücadele
- Sevgi ve İlgi Bağımlılıklardan Korur
- “Bağımlılık Tüm Aileyi Etkileyen Bir Hastalıktır”
- “Dijitalleşme Aile İçi İlişkilerin Kalitesini Düşürüyor”
- “Pandemiden Ders Çıkararak Geleceğimizi Kurtarabiliriz”
- “Kampanyalar Sigara Endüstrisinin Gerçek Yüzünü Gösteriyor”
- "Tütün Fiyatları ve Vergiler Düşürülmemelidir"
- “Elektronik Sigara Kullanmak, Marka Değiştirerek Sigara Kullanımına Devam Etmek Gibidir”
- “Sigarayı Bırakmak Kanser Riskini Azaltır”
- Pandemide Sigara İçme Oranları Düştü
- "Çocuğunuzun ‘Hayır’ Deme Becerisini Geliştirin"
- Madde Bağımlılığı COVID-19'u Tetikliyor
- "Bağımlılık Tedavisi Ertelenmemeli, Güçlendirilmeli"
- “Madde Bağımlılığının Gerçek Tedavisi Rehabilitasyondur”
- Zehir Tacirlerinin Pandemi Fırsatçılığı
- Her İki Madde Bağımlısından Biri Depresyonda
- "Online Terapi, Kişileri Madde Kullanımından Uzak Tuttu"
- “Gençlik İnsan Hayatının En Zor Dönemidir”
- Doğru Rol Model Olmak Önemli
- “Spor ve Sanat Tedavi Edicidir”
- Mutluluk Ailede Başlar
- “Depresyon, Gündelik Bir Keyifsizlik Hali Değildir”
- Beslenme Anlayışı Ailede Şekilleniyor
- “Organik Beslenmeye Mucizevi Bir Anlam Yüklenilmemeli”
- Bir Tür Yeme Bozukluğu: Ortoreksiya Nervoza
- Tarladan Sofraya Uzanan Bir Zincir: Gıda Güvenliği
- “Tarımsal Üretimi Tüketici Davranışları Belirleyecek”
- Ekolojik Yaşam Arayışları
- “Çocuklarımızı Korumakla Yükümlüyüz”
- Oyun Bağımlılığı Nelere Yol Açıyor?
- Oyun Bağımlılığı Yetişkinleri de Buluyor
- "Ticari Kaygılar Çocukları Korumanın Önüne Geçiyor"
- "Yasak Koyarak Çocuğunuzu Bağımlılıktan Koruyamazsınız"
- Oyun Bağımlılığının Karanlık Yüzü
- Davranışsal Bağımlılıklara YEDAM Desteği
- Bütün Aile Toplanalım, Ekranları Unutalım
- "Eğitimin Sürekliliği Sağlanmalı"
- “Çocuklarınıza Onları Önemsediğinizi Hissettirin”
- Bu Sefer Ziller Ebeveynler İçin Mi Çalıyor?
- Okul Fobisi Sizi Korkutmasın!
- Okula Yeni Başlayanların Pandemiyle İmtihanı
- Okullar Sağlık Tedbirleri İle Açılıyor
- Yeşilay Eğitim Faaliyetleri Hız Kesmiyor
- Gençlerde Alkol Bağımlılığında Önemli Bir Basamak: Sosyal İçicilik
- Alkol Bağımlılığı Nedir, Nasıl Başlar, Nasıl Tedavi Edilir?
- Nöroloji Alkolün Güvenli Sınırı Yok Diyor!
- Pandemi Bağımlılıkları Tetikledi
- Alkol Vücuda Neler Yapar?
- “İyiliğin Kanatlarına Tutunmaya Her Zamankinden Çok İhtiyacımız Var”
- Pandemi Günlerinde Dayanışmanın Çarpan Etkisi: Vefa Sosyal Destek Grubu
- Türkiye’de Afet Yönetimi ve Gönüllülük
- "İnsan"ın En Zor Anında 152 Yıldır Hep O Var: Türk Kızılay
- Bağımlılığa Karşı "Gönüllü" Mücadelenin Adı; Yeşilay
- Bir Ömür Boyu Yeşilaylı Olanlar…
- Gönüllü Olmak Hem Sizi Hem De Dünyayı Değiştirir
- Vakıf ve Gönüllülük Üzerine
- "Teknoloji Kullanımı Stresi Artırıyor"
- Pandemi Günlerinde "Teknoloji" Dost Mu, Düşman Mı?
- Koronavirüs Dijital Bağımlığı Tetikledi
- "Evden Çalışma Modeli B Planı Olarak Elimizde"
- 10 Soruda Koronavirüs Sonrası Küresel Sistem
- "Şişenini Dibi"nden Görünenler
- İpler Senin Elinde Alkole Hayır De!
- Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: "Sigarayı Bugün Bıraksanız Yarın Covid-19 Riskiniz Azalır"
- Diyetisyen Derya Zünbülcan: "Esas Risk, Yanlış Beslenme"
- "Koronafobi" Virüsten Daha Hızlı Yayılıyor
- Hayat da Eğitim de Eve Sığar
- Korona Günlerinde Ev Hayatı
- Sağlıklı Yaşam İçin Sporla “Evde Kal”
- Doğal Dezenfeksiyon Aracı: Güneş
- El Hijyeni Virüsten Korur
- Evde Düzen İçin İpuçları
- Bahane Yok! Oyun Vakti
- Asıl Soru Şu; Bağışıklık Sistemimizi Nasıl Koruruz?
- "Dengeli Beslenme Sizi Mutlu Eder"
- Daha İyi Bir Yaşam İçin Sadeleşin
- Doğal Yaşamda Sürdürülebilirlik Önemli
- Aşılama Yalnızca Kişiyi Değil Toplumu da Koruyor
- Bitkilerin İyileştirme Gücü Hakkında Her Şey
- Gençlikve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu: "E-sporun en büyük riski, dijital bağımlılıktır"
- DSÖ’nün Gündeminde E-spor ve Oyun Bağımlılığı Var
- E-Spor Obeziteye Neden Oluyor
- Dijital Oyun Nasıl E-spor Oldu?
- Prof. Dr. Tolga Arıcak: E-Spor Bağımlılık Riskini Artıracak
- Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk: Dijital oyunların e-spor olarak anılmasına itirazımız var
- Amaçları Daha Fazla İnsanı Bağımlı Yapmak
- Elektronik Sigara ile Yasal Mücadele
- Elektronik Sigara Can Almaya Devam Ediyor Can Almaya Devam Ediyor
- Elektronik Sigara da Sigara Kadar Zararlı
- Doç. Dr. Toker Ergüder: Elektronik Sigara, En Az Sigara Kadar Bağımlılık Yapıyor
- İlaç, Şifa Mı Bağımlılık Mı?
- İlaç Bağımlılığı Tedavisi Kişiye Özeldir
- Reçetesiz ve Kontrolsüz Steroid Kullanımı Sağlığı Doğrudan Tehdit Ediyor
- İlaç Suiistimali Küresel Bir Halk Sağlığı Sorunu
- Opioid Grubu İlaçların Kötüye Kullanımında Artış Var
- İlaçların Kötüye Kullanımı Toplumsal Refahı Tehdit Ediyor
Geçmişi Anlamlandırmak Kişiyi Rahatlatır
Danimarkalı filozof ve teolog Soren Kierkegaard, “Hayat, sadece geriye bakarak anlaşılabilir; ancak ileri doğru yaşanabilir” diyor… Geçmişin izleri her zaman zihnimizde ve kalbimizde, ancak bunları anlayıp ileri bakabilmemiz de şart. Peki, geçmişi nasıl anlarız? Geçmişi nasıl geçmişte bırakıp önümüze bakarız? Geçmişin yüklerinden kurtulup olumsuz izlerini silmek mümkün müdür? Klinik Psikolog Gizem Bodur Atalay ile geçmişi anlamayı ve onunla barışmayı konuştuk.
Bazen duyduğumuz bir şarkı, gittiğimiz bir yer, aldığımız bir koku; bazen de bir duygu bizi geçmişe götürür. Peki, geçmişi yalnızca hatırlamak ile geçmişe takılmak arasındaki fark ne? Klinik Psikolog Gizem Bodur Atalay, insan benliğinin geçmişine dair düşüncelerden tamamen kurtulmasının mümkün olmadığını söylüyor ve bunu sağlıklı bir durum olarak nitelendiriyor. Atalay’a göre anıların hissettirdiği duygularınız yoğunlaşıp günlük yaşantınızda çokça yer kaplamaya başlamışsa ve bu durum gündelik işlerinize odaklanmanızı zorlaştırıyorsa siz de geçmişe takılıp kalanlardan olabilirsiniz. Klinik Psikolog Gizem Bodur Atalay ile geçmişin farkında olarak bugünü anlamlandırmayı ve şimdiki anı yaşayabilmeyi konuştuk.
Bazen duyduğumuz bir şarkı, gittiğimiz bir yer, aldığımız bir koku; bazen de bir duygu bizi geçmişe götürür. Peki, geçmişi yalnızca hatırlamak ile geçmişe takılmak arasındaki fark ne? Klinik Psikolog Gizem Bodur Atalay, insan benliğinin geçmişine dair düşüncelerden tamamen kurtulmasının mümkün olmadığını söylüyor ve bunu sağlıklı bir durum olarak nitelendiriyor. Atalay’a göre anıların hissettirdiği duygularınız yoğunlaşıp günlük yaşantınızda çokça yer kaplamaya başlamışsa ve bu durum gündelik işlerinize odaklanmanızı zorlaştırıyorsa siz de geçmişe takılıp kalanlardan olabilirsiniz. Klinik Psikolog Gizem Bodur Atalay ile geçmişin farkında olarak bugünü anlamlandırmayı ve şimdiki anı yaşayabilmeyi konuştuk.
GEÇMİŞE TAKILMAK VE “YİNELEME ZORLANTISI” KAVRAMI
Geçmişe takılıp kalmak nedir? Bir insanı düşündüğümüzde onu; geçmişi, şimdisi ve geleceği üzerinden değerlendiririz. Örneğin, bir filmdeki ya da okuduğunuz bir romandaki bir karakteri düşünün, onun bugününü anlamaya çalışırken zihnimizde onun geçmiş yaşantısının nasıl olmuş olabileceği ve gelecekte nasıl bir hayatı olabileceği üzerine sorular oluşur. Kendimize bakış açımız da işte bu şekildedir. Bugünümüzü anlamaya çalışırken geçmişimizden parçalar bulup yapbozu tamamlamaya çabalarız ve bunun üzerine geleceğimizi inşa etmeye çalışır bunu kurgularız.
İnsanı algılarken onu kendi tarihçesi üzerinden çalışarak algılamak psikoloji biliminin de en temel yöntemidir. Yani, geçmişi anlama çabası aslında kendimizi anlama çabamızın bir parçası olduğundan oldukça olağandır. Geçmişe takılıp kalmak ise, bugünkü yaşantımızda bir şeyleri anlamakta zorlandığımızda geçmişe dönüp ne olmuştu onu anlayıp, buna göre şimdiye dair kararlar almamız için tekrar tekrar geçmişe dair düşünceler içine girmemiz anlamına gelebilir.
Psikanaliz alanındaki çalışmalarıyla tanınmış, modern psikolojinin öncülerinden olan Sigmund Freud, “yineleme zorlantısı” kavramı ile bazı travmatik olayların, örneğin, daha önce yaşanmış kazaların ya da olumsuz yaşam olaylarının, zihnimizde veya rüyalarımızda tekrar tekrar belirmesi durumundan bahseder. Freud, Birinci Dünya Savaşı sonrası nevroz olgularından yola çıkarak travmatik olayların tekrar tekrar kişinin yaşamında ve zihninde gündeme geldiğinin altını çizer ve bunun sebeplerini araştırır. “Kişi rahatsız olduğu hâlde neden geçmişiyle bu kadar yoğunlukla uğraşır?” sorusunun yanıtlarını bulmaya çalışır. Geçmişle haşır neşir olma hâli bir tarafıyla sağlıklı ve doğal bir eğilimdir, çünkü kişi geçmiş öyküsünü anlamadan bugününü anlayamaz. Ancak, geçmişe dair düşünceler çok yoğunlaşmışsa bu, bazen kişiye zarar verici bir boyuta ulaşabilir.
Hangi durumda bir sorun hâline geldiğinden söz edebiliriz?
Takıntılı bir şekilde zihinde beliren geçmiş yaşantılara dair düşüncelere yoğun duygulanımlar da eşlik ediyor, kişinin günlük yaşantısına uyumunu zorlaştırıyor ise o zaman ruhsal bir zorlanmanın varlığına işaret eden bir durum söz konusudur. Travma yaratıcı deneyimler, ruhsal dengenin korunmasında gerekli olan ruhsallıktaki uyarım kalkanını yarıp geçerler. Bu uyarımlar, terapi süreci içerisinde işlenip anlamlandırılamadıklarında ise kişinin yaşantısında tekrarlayan döngülere dönüşebilirler; tekrarlayan düşünceler ve eylemlerle dışa vurulan “yineleme zorlantıları”na yol açabilirler. Bu sebeple geçmişe dair takıntıların zihnimizdeki yineleme zorlantılarının bir ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
BUGÜNÜ VE KENDİNİ ANLAMANIN ANAHTARI GEÇMİŞTE
Bilinçaltımız geçmişe neden ve nasıl takılı kalıyor?
Niçin ana ve geleceğe bakamıyoruz? Geçmiş ve şimdi birbiriyle oldukça bağlı kavramlar olduğu için bazen ikisini birbirinden ayırt etmek de zordur. Geçmiş aslında şimdinin de içindedir. Kişilik gelişiminin en temel aşaması erken ve orta çocukluk döneminde, 0-6 yaş arasında, tamamlanır. Gerisi, üzerine inşa edilen kimlik unsurlarıdır. Bu nedenle temel aşamalar, o dönemlerdeki anılar ve bilinçli olarak o anıları hatırlamasak dahi bilinç dışımızda o anıların bizde bıraktığı duygulanımlar, oldukça aktiftirler. Bu sebeple geçmiş, temelde her zaman zihnimizdedir. Bir şeyler olmuştur, yaşamışızdır ve bir çocuk olarak tüm bu yaşantılara maruz kalmışızdır. Yetişkin olduğumuzda da bugünü anlamak için, “Çocukluğumuzda bize ne olmuştu?”yu anlamak kişilik ve kimlik gelişimimizi anlamamız açısından önem taşır. Çoğu kişi bu sebeple psikoterapi sürecine başlayarak geçmişini ve şimdisini anlamak, yani aslında bir bütün olarak kendine bakmak ve anlamak, bunun üzerine çalışmak ihtiyacı duyabiliyor. Geçmişi çok anlamadan ya da anlamlandıramadan şimdiye ve geleceğe odaklanmak bazı kişiler için zor olabiliyor. Anlamlandıramadığımız geçmiş devamlı zihnimize takılabiliyor. Yakın veya uzak geçmişimizdeki travmatik olaylar zihnimizde her zaman canlılığını koruyabilirler. Bundan dolayı da geçmişe takılmak ve ana odaklanamamak da söz konusu olabilir. Zihnimiz devamlı bir problem çözme sürecinde gibi geçmiş anılara odaklanır ve böylece bulunduğumuz anı ıskalayabiliriz. Bazen de geçmişteki travmatik anılar tamamen zihnimizden silinebilir ancak onların duygusu günlük yaşamda birtakım çağrışımlarla açığa çıkabilir ya da güncel eylemlerle tekrar tekrar canlandırılabilir.
Geçmişe takılıp kaldığımızı nasıl anlayabiliriz?
Bunun çok direkt ve somut göstergeleri yok, çünkü geç miş hep bizimle ve biz fark etsek de etmesek de zihnimizin önemli bir kısmını kapsıyor. Ancak, eğer geçmişe dair bazı hatırlanan anıların hissettirdiği duygular yoğunlaşmışsa ve günlük yaşantımızda oldukça alan kaplamaya başlamışsa, bu, zihnimizin geçmişle haşır neşir olduğunun bir göstergesi olabilir. Geçmişe yoğunlaşıp gündelik işlerimize odaklanma güçlüğü yaşıyor ve günlük işlerimizi gerçekleştirmemiz bu sebeple zorlaşıyor ise o zaman da zihnimizin geçmişe yoğun bir şekilde takılma hâlinde olduğunu düşünebiliriz.
Bazı anıların zihnimizden tamamen silinmesi de o anıların zihnimiz tarafından bastırıldığını gösterir. Zihnimiz, geri planda tutmaya çalıştığı bu anılarla aslında oldukça meşguldür ve bir savunma yöntemi olarak onları bastırarak unutmayı tercih eder. Ancak, tekrar tekrar belli semboller ve bunların getirdiği temalar üzerinden görünen rüyalar geçmişe takılıp kalma alanlarının neler olduğuna dair bize bilgi sağlarlar. Bazen de güncel korkularımız ya da fobi diye nitelendirdiğimiz korku hissimizi dışa vurduğumuz nesneler ya da varlıklar takıntılı bir şekilde zihinsel uğraşı unsurlarımız olabilir. Bugün de var olan korku unsurlarının aslında geçmişle birtakım bağlantıları olabilir ve zihnimiz bu bağlantıları kurmak üzerine yoğun bir uğraşı içerisine girebilir. Tüm bunlar geçmişe takılıp kalmışlığın göstergeleri olabilir.
“GEÇMİŞE TAKILI KALMA HÂLİ, YIKICI VE ZARAR VERİCİ BİR FORMA DÖNÜŞEBİLİR”
Geçmişe takılıp kalmak bizleri nasıl etkiler, psikolojimize nasıl yansır?
Herkes zihninde geçmişiyle, geçmiş yaşantısı ve anılarıyla belirli düzeylerde uğraşır. Bazen, geçmişteki bazı yaşantıların olumsuz etkileri ile ilgili öfke, üzüntü, suçluluk, pişmanlık, kırgınlık gibi duygular hissedebiliriz. Bu tür duygular yoğunlaştığında bugünkü yaşantımızı, yaşam biçimimizi ve ilişkilerimizi de etkileyebilir. Geçmiş yaşantıların getirdiği duygular ve düşünceler geleceğimizle ilgili alacağımız kararları da şekillendirebilir. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” dedikleri durum ortaya çıkabilir. Geçmişteki bazı olumsuz deneyimler sonucu bize kalan en temel duygu kaygı olabilmektedir. Bu da geleceğe dair temkinli adımlar atmamıza bazen de adım atamayacak düzeyde hareketsiz kalmamıza yol açabilir.
Bazen de “yineleme zorlantısı” ile zihinde takılı kalan geçmiş anının bir benzeri bugünde de düşüncemizde ve/veya eylemimizde tekrar tekrar canlanarak yeniden ifade bulabilir. Örneğin, bir kişi geçmişinde sıklıkla fiziksel bir şiddete maruz kalmışsa, şimdiki yaşantısında bu deneyimlerin çağrıştırdığı anılar ve bunların getirdiği duygular zihninde tekrar tekrar belirebilir. Bazen de kişi kendi maruz kaldığı eylemlerde sıklıkla kendisi bulunarak bu anılarla bir tür baş ediş içerisine girebilir. Tüm bunlar bu travmatik anıların getirdiği etkilerden benliğimizi koruma çabamızdır. Ancak, bu düşüncelerin ya da eylemlerin tekrarlayıcı bir şekilde olması, bazen kişinin kendine ya da çevreye zarar vermesi gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Freud, “yineleme zorlantısı”nı “ölüm dürtüsü” kavramı üzerinden açıklar. Ölüm dürtüsü, kişinin bilinç dışı biçimde kendisine ya da çevresine zarar verme girişimlerine sebep olan yönelimidir. Aslında çok derinde “yaşam dürtüsü”, yani hayatta olma, onarma ve üretme eğilimi ile ilişkili olan bu kavram, travmatik anıların etkisi sonucu yıkıcı etkilere yol açan bir şekle gelebilmektedir. Zihne takılı kalan geçmişe dair düşünceleri de bu kapsamda düşünebiliriz. Bir tarafıyla benlik bütünlüğümüzü ve ruhsallığımızı onarma çabamızla gelişen bu geçmişe takılı kalma hâli, yoğunlaştığı bazı zamanlarda yıkıcı ve zarar verici bir forma dönüşebilir.
“PSİKOTERAPİ EN GÜVENLİ ALANDIR”
Geçmişe takılı kalmaktan nasıl kurtuluruz?
İnsan benliği geçmişiyle bir bütün içerisinde olduğu için geçmişine dair düşüncelerden tamamen kurtulması mümkün değildir. Geçmişte bizi oldukça etkileyen, yaşantımızdaki dönüm noktası olarak nitelendirebileceğimiz olaylar ise bugünkü yaşantımızdaki bazı deneyimlerimizle zihnimizde yeniden çağrışabilir, tekrar tekrar bu olaylara dair duygu ve düşüncelerimizin yoğunlaşmasına yol açabilir. Aslında zihnimiz bu olayları tekrar tekrar hatırlayıp anlamlandırmak, yaşantımızda bir yere konumlandırmak ve normalleştirmek istemektedir. Rüyalarımız vasıtası ile geçmiş yaşantımıza ait zihnimizdeki sembollerle bilinç dışımızdakileri yeniden ifadelendirme, işleme ve alan açma imkânı yakalarız. Rüyalar zihnin kendisini ifade etme biçimidir. Bu sebeple, anıların getirdiği duyguların ve düşüncelerin çeşitli temsillerle açığa çıkmasına imkân sağlarlar. Rüyalar bazen hissettirdiği duygular açısından bizi rahatsız edip zorlasa da, bilinç dışımızda olup bitenleri bize ifade etme ve dışa vurma alanı sağladığından aslında iyi oluş hâlimize katkıda bulunurlar. Geçmişte başımıza gelenleri güvendiğimiz, yanında iyi hissettiğimiz ve bizi yargılamadan dinleyebilen kişilerle paylaşmak da anıların getirdiği duygusal yükleri boşaltmamıza ve hafiflememize yardımcı olur. Bazı geçmiş travmatik yaşantılar bedenimizde ve beden hafızamızda izler bırakabilir. Bu sebeple, bedensel egzersizler, bedeni gevşetme ve nefes çalışmaları bedenimizde geçmişin izleriyle taşınan enerjiyi dışa vurmamıza, deşarj olup iyi hissetmemize katkı sağlayabilir. Eğer geçmişe takılı kalma hissi ve bunun getirdiği duygusal bir yoğunluk içerisindeysek bunu açabileceğimiz en güvenli alan psikoterapi ortamıdır. Psikoterapi sürecinde terapistimizle geçmiş anıların getirdiği duygulanımları, bugüne etkilerini konuşup anlamak, duygularımızı terapinin güvenli alanında açığa çıkarmak ve kendimize yönelik kişisel farkındalık edinmek geçmişe takılı kalma hissimizi yatıştırmada bize yardımcı olacaktır.
GEÇMİŞİ ANLAMLANDIRARAK GEÇMİŞLE BARIŞMAK
İnsan geçmişiyle nasıl barışır? Geçmişin yüklerinden kurtulup olumsuz izlerini silmek mümkün müdür?
Geçmiş anılar bazen kızgınlık, kırgınlık, korku, endişe, üzüntü, pişmanlık ve suçluluk gibi duyguları hissetmemize sebep olabilirler. Bu anıların getirdiği duygusal yüklerden kendimizi güvende hissettiğimiz sosyal ortamlarda ya da yakın hissettiğimiz bir kişiyle kişisel paylaşımlarda bulunarak kurtulabiliriz. Bir psikoterapi sürecinden geçmek için psikoterapist olan bir psikoloğa/psikiyatra başvurabiliriz. Psikoterapi, kişinin geçmişine dair içsel bir keşif yolculuğu ile geçmişe dair yolları açarak, kişinin kendi geçmişini anlayarak bugünkü benliği ile ilişkilendirmesine ve birleştirmesine katkı sağlayacak güvenli ortamı yaratan bir süreçtir. Kişi geçmişini anlamlandırdıkça kabullenip ona uyumlanarak kendisini daha rahat hisseder. Geçmiş, şimdi ve geleceğe bir bütün olarak bakma becerimizi geliştirmek, geçmişimizde acı verici deneyimler olsa da, bunları kabul edebilmemize, başka bir deyişle geçmişimizle barışmamıza yardımcı olur. Geçmişin izleri temelde ve güçlü olduğundan, bizi etkileyen olayları görmezlikten gelip yok saymak ve olmamış gibi davranmak hiçbir işe yaramayacaktır. Geçmişi zihnimizden silmek mümkün değildir, anılar bastırılıp silinse de anıların duygusu ve anıların canlandırılması yoluyla dışa vurulan eylemler bilinç dışı olarak devam eder. Psikoterapi sürecinde, geçmiş yaşantıların getirdiği etkiler incelenip geçmiş yaşantılar ve bu yaşantıların şimdiye olan etkileri ele alınarak kişinin bunlara yönelik öz farkındalık geliştirmesi üzerine çalışılır.
“GEÇMİŞİN VE BUGÜNÜN DUYGULARINI AYRIŞTIRMAK GEREKİYOR”
Geçmiş kaygısı ve gelecek kuşkusu arasında anı nasıl en kaliteli ve sağlıklı bir şekilde yaşayabiliriz?
Zihnimiz geçmiş ve gelecekle haşır neşirken bazen içinde bulunduğumuz anı ve anın getirdiği duyguları fark edemeyebiliriz. Bazen de geçmişimizin getirdiği duygular ve kaygılar şimdiki anımıza bulaşabilir ve biz farkına varmadan günlük yaşantımızı etkileyebilir. Geçmişin getirdiği hislerle, geleceğe dair kaygı ve kuşku hissi geliştirebilmemiz de olasıdır. Psikoterapide geçmiş ve bugünün duygularını ayrıştırma üzerine çalışılabilmektedir. Geçmişin duygusunu şimdiden ayrıştırma, geçmişin duygusal yüklerini bugünden arındırmaya katkı sağlar. Kişiler “Şu anki duygum şimdiye mi dair, yoksa geçmişten zihnimde bir şey çağrıştı da mı bu duyguyu hissediyorum?” diye kendi kendilerini sorgulayarak da şimdiye dair duygularını geçmişten ayırt etme çalışması yapabilirler. Bunun yanı sıra geçmiş olayların etkisinin bugün açığa çıkan duygulara etkisi de psikoterapide konuşulmaktadır.
Kişiler kendi içsel diyaloglarında da “Geçmişte yaşadığım bu anı şu anda ne tür duygular hissetmeme yol açıyor?”, “Şu anki yaşam biçimimi, tercihlerimi ve ilişkilerimi nasıl, ne ölçüde etkiliyor?” gibi soruları kendi kendilerine sorabilirler. Kendimize yönelttiğimiz sorularla şimdi ya da geçmişe dair hissettiğimiz duyguları ifade etmemiz, onları isimlendirmemiz öz farkındalığımızı destekler; geçmişi ve geçmişin bıraktığı izleri anlamlandırmamızı ve şimdiki ana odaklanmamızı sağlar. Ayrıca, bizi iyi hissettiren kişisel alışkanlıklarla, hobilerle, uğraşılarla ilgilenerek güncel yaşama aktif katılım sağlamak, şimdiki ana odaklanmamıza ve yaşantımızda yeni deneyimler inşa ederek genel iyi oluş hâlinde olmamıza, yaşantımızdan memnuniyet duymamıza katkı sağlar. Kişisel yaşam öykümüzde geçmişimizi anlamamız, anlamlandırmamız ve şimdiki yaşantımıza entegre ederek yaşayabilmemiz ruhsal açıdan bütüncül bir benlik içinde olmamızı sağlar ve böylece sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmemizi destekler.